MUSTAFA KEMAL ATATÜRK (BİYOGRAFİ)
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK (BİYOGRAFİ)
Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik'te
doğdu.
1839'da Kocacık'ta doğduğu sanılan babası Ali Rıza Efendi aslen Manastır'a bağlı Debre-i Bâlâ (Yukarı Debre)'dandır. Milis
subaylığı, evkaf kâtipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi.
Öğrenim çağına gelen Mustafa, annesinin isteğiyle Hafız Mehmet
Efendi'nin mahalle
mektebinde öğrenime başladı, daha sonra babasının isteğiyle Mektebi
Şemsi İbtidai Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. 1888
yılında babasını kaybetti. Bir süre Rapla Çiftliği'nde Hüseyin dayısının
yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Bu arada
Zübeyde Hanım, Selanik'te gümrük memuru olan Ragıp Bey ile evlendi.
Şimdi müze olan Koca Kasım Paşa Mahallesi Islahhane Caddesi'ndeki ev
1870'de Rodoslu müderris Hacı Mehmed Vakfı tarafından yaptırılmış ve
1878'de yeni evlenen Ali Rıza Bey tarafından kiralanmıştır. Ancak o
öldükten sonra Mustafa ve ailesi bu evden yanındaki 2 katlı, 3 odalı ve
mutfaklı daha küçük eve taşınmışlardır.[1]
Bu ev İbrahim Zühdü'ye sonra Abdullah Ağa ve eşi Ümmü Gülsüm'e
satılmıştır.
Mustafa, Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu ve 1893 yılında
Selânik Askerî Rüştiyesi'ne girdi. Bu okulda Matematik Öğretmeni Yüzbaşı
Üsküplü Mustafa Sabri Bey anlamı mükemmellik, olgunluk olan "Kemal"
adını verdi.[2]
Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey (Yücekök), özgürlük
düşüncesiyle genç Mustafa Kemal'in düşünce yapısını etkiledi. Mustafa
Kemal Kuleli Askerî İdadisi'ne girmeyi
düşündüyse de ona ağabeylik yapan Selânikli bir subay Hasan Bey'in
tavsiyesine uyarak Manastır Askerî
İdadisi'ne kaydoldu. 1896-1899 yıllarında okuduğu Manastır Askerî
İdadisi'nde Tarih öğretmeni Kolağası
Mehmet Tevfik Bey (Bilge), Mustafa Kemal Efendi'nin tarih'e olan
merakını güçlendirdi.[3]
Bu tarihte başlayan 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'na
gönüllü olarak katılmak istediyse de hem İdadi öğrencisi olduğu için,
hem de 16 yaşında olduğundan dolayı cepheye gidememiştir.Bu okulu
ikincilikle bitirdi.[4]
13 Mart 1899'da[5]
İstanbul'da Mekteb-i Harbiye-i Şahane (Harp Okulu)'na
girdi. Birinci sınıfı 27. ikinci sınıfı 11. üçüncü sınıfı 1902'de
Mülazım bu günki ismiyle Teğmen
rütbesiyle, 549 kişi arasından, piyade sınıf sekizincisi (1317 - P.
olarak bitirdi.[4]
Akabinde Erkan-ı Harbiye Mektebi (Harp
Akademisi)'ne devam etti ve 11 Ocak
1905'te Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle bitirdi.[6]
Askerlik,
1905-1918
Kıdemli Yüzbaşı
Trablusgarp Savaşı'nda, Mustafa Kemal
1905-1907 yılları arasında Şam'da Lütfi Müfit
Bey (Özdeş) ile birlikte 5.Ordu emrinde
görev yaptı. 1906 Ekim ayında Binbaşı Lütfi Bey, Dr. Mahmut Bey, Lüfti
Müfit Bey ve askerî tabip Mustafa
Bey (Cantekin) ile birlikte 'Vatan ve Hürriyet' adlı bir
cemiyeti kurduktan sonra ordudan izinsiz Selânik'e gitti. Selânik Merkez
Komutan Muavini Yüzbaşı Cemil Bey (Uybadın)'in yardımıyla
karaya çıktı ve orda cemiyetinin şubesini açtı. Bir süre sonra
arandığını öğrendi ve ona ağabeylik yapan Albay Hasan Bey, Yafa'ya
dönüp oranın komutanı Ahmet Bey'e Mısır
sınırında Bîrüssebi'ye gönderildiğini bildirmesini önerdi. Ahmet Bey de
Mustafa Kemal Bey'i Bîrüssebi'ye tayin etti ve bir süre sonra topçu
staj için tekrar Şam'a gönderildi.[7]
20 Haziran 1907'de Kolağası
(Kıdemli Yüzbaşı) oldu ve 13 Ekim 1907'de 3.Ordu'ya atandı.[6]
Ancak Selânik'e vardığında 'Vatan ve Hürriyet'in şubesinin İttihat ve
Terakki Cemiyeti'ne ilhak edildiğini öğrendi. Bu yüzden kendisi de
1908 Şubat ayında İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu (Üye numarası:
322)[8].
22 Haziran 1908'de Rumeli Doğu Bölgesi Demiryolları Müfettişliğine
atandı.[6]
23 Temmuz 1908'de Meşrutiyet'in
ilanından sonra sonbahar aylarında İttihat ve
Terakki Cemiyeti tarafından, toplumsal ve siyasal sorunları ve
güvenlik problemlerini incelemek üzere, bugünkü Libya'nın
bir parçası olan Trablusgarp'a gönderildi. Burada 1908 Devriminin fikirlerini Libyalılara yaymaya
ve buradaki nüfusun farklı kesimlerinden gelenleri Jön Türk politikasına
kazanmaya çalıştı.[9]
Bu siyasi görevin yanı sıra bölge halkının güvenliği ile de ilgilendi.
Kentin dışında yapılan bir savaş tatbikatında Bingazi
garnizonuna önderlik ederek askerlere modern taktikler öğretti. Bu
tatbikat süresince isyancı bir şeyhin evini sararak bölgede sistem
karşıtı başka güçlü kişilere örnek olması amacıyla onu kontrol altına
aldı. Ayrıca hem kentli, hem de kırsal bölge insanlarını korumak için
bir yedek ordu planlamaya başladı.[10]
13 Ocak 1909'da 3.Ordu'ya bağlı
Selânik Redif Fırkası'nın Kurmay Başkanı oldu ve 13 Nisan 1909'da Meşrutiyete
karşı başlayan 31 Mart Hadisesi'ni bastırmak
üzere Selânik ve Edirne'den yola çıkarak Mirliva Mahmut Şevket Paşa
komutasında 19 Nisan 1909'da İstanbul'a girecek olan Hareket Ordusu'na bağlı birinci kademe birliklerinin kurmay
başkanı oldu. Daha sonra 3.Ordu Kurmaylık,
3.Ordu Subay Talimgâhı Komutanlık, 5.Kolordu
Kurmaylık, 38.Piyade Alay Komutanlık görevlerinde bulundu.[6]
Mustafa Kemal Bey, 12 Eylül - 18 Eylül 1910'da Fransa'da
düzenlenen Picardie Manevraları'na gönderildi.
Burada uçakların deneme uçuşuna davet edildiyse de yanındaki komutanının
uyarısıyla uçağa binmedi. Bineceği uçak yere çakıldı ve uçağın içinde
bulunanlar öldü. Bazı yazarlar, ömrü boyunca uçağa binmeyen Atatürk'ün
bu davranışını, Picardie Manevraları'nda yaşadığı olayın ardından
temkinli davranmasına bağlamışlardır.[11][12]
Mustafa Kemal Bey, dönüşünün ardından 27 Eylül 1911'de İstanbul'da
Genelkurmay Karargâhında görev aldı.
İtalyanların Trablusgarp'a
saldırısıyla 29 Eylül 1911'de başlayan Trablusgarp Savaşı'nda, 27 Kasım 1911'de Binbaşı[6]
olan Mustafa Kemal Bey, Binbaşı Enver Bey, Fuat (Bulca), Nuri (Conker) ve Binbaşı Fethi (Okyar) gibi diğer İttihatçı
subaylarla birlikte 18 Aralık 1911'de hareket etti.[kaynak belirtilmeli]
Gizlice Mısır üzerinden Bingazi'ye giden grupta olan Mustafa Kemal, bu
yolculuk sırasında hastalandı. 22 Aralık'ta Tobruk
yakınında zafer kazandı. Derne'deki 16 - 17 Ocak 1912 taarruzunda
gözünden yaralanıp bir ay hastanede tedavi gördü ve 6 Mart'ta Derne
Komutanlığı'na getirildi.[13]
Aynı yılın eylülünde başlayan barış görüşmelerine rağmen çatışmalar
sürerken, Karadağ'ın 8 Ekim'de Osmanlı Devleti'ne savaş ilan
etmesi ve Balkan Savaşlarının başlaması nedeniyle
barışa razı olunmasıyla Mustafa Kemal ve diğer subaylar İstanbul'a geri
döndüler.
Balkan
Savaşları
Daha çok bilgi için: Balkan Savaşları
Atatürk; Sofya Ataşemiliteri iken, verilen kostümlü baloya yeniçeri
kıyafeti ile gitmiş ve etrafında derin bir hayranlık uyandırmıştır.
Mustafa Kemal Bey Balkan Savaşları'nın patlak vermesiyle 24
Ekim 1912'de İstanbul'a hareket etti ve 24 Kasım 1912'de karahgâhı Bolayır'da bulunan
Bahr-i Sefit Boğazı
(Akdeniz Boğazı) Kuvayi Mürettebesi Harekât Şubesi Müdürlüğü'ne atandı.
General Stilian
Georgiev Kovachev komutasındaki Bulgar 4. Ordusu tarafından
yenildi. Haziran 1913'de başlayan İkinci Balkan Savaşı'nda Dimetoka
ve Edirne'ye girdi.
27 Ekim 1913'te Sofya Askerî Ataşeliği'ne atanarak yakın arkadaşı
Sofya Sefiri (Elçisi) Fethi Bey (Okyar)'in altında çalıştı. Ek görev olarak Belgrad
ve Çetine Askerî Ataşeliğini de yürüttü. Bu görevde iken 1 Mart 1914'te Kaymakam
(Yarbay)lığa yükseldi.
Birinci
Dünya Savaşı
Daha çok bilgi için: Çanakkale Savaşı, Kafkasya Cephesi ve Sina ve Filistin Cephesi
Çanakkale Savaşları sırasında
Sina ve Filistin Cephesinde
Askerî Ataşe görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada 28 Temmuz 1914'de I. Dünya Savaşı başladı, Osmanlı Devleti de 29 Ekim 1914'te
savaşa girdi. 20 Ocak 1915'de Mustafa Kemal Bey 3.Kolordu emrinde Tekfurdağ'da kurulacak olan 19. Fırka
Komutanlığına atandı.[6]
19. Fırka, 23 Mart 1915'te Müstahkem Mevki Komutanlığı emriyle Eceabat bölgesinde ihtiyata alındı. 25 Nisan
1915'te Gelibolu Yarımadası'na
İtilaf Devletleri'nin yaptığı
çıkartmalarıyla Çanakkale Savaşı
başladı. 3.Kolordu komutanı Mehmet Esat Paşa'nın emrinde savaşan
Kaymakam (Yarbay) Mustafa Kemal Bey Arıburnu'na çıkan ANZAC
(Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu) birliklerinin yarımada içine
ilerlemesini Conkbayırı'nda
durdurdu. Bu başarı üzerine 5.Ordu kumandanı
Müşir (Mareşal) Otto Liman von Sanders Paşa'nın takdirini kazandı
ve 1 Haziran 1915'te Miralay (Albay)lığa yükseldi.[6]
İngilizlerin Ağustos ayında Suvla Körfezi'ne yaptığı ikinci çıkartmadan
sonra, 8 Ağustos akşamı Otto Liman von Sanders Anafartalar mevkiinde
bulunan birliklerinin komutasını verdi ve 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferi'ni
kazandı. Bu zaferi 17
Ağustos'ta Kireçtepe ve 21 Ağustos'ta II. Anafartalar Zaferi takip
etti. Miralay (Albay) Mustafa Kemal Bey, Ruşen Eşref Bey (Ünaydın) başta olmak
üzere İstanbul basını tarafından "Anafartalar
Kahramanı" olarak kamuoyuna tanıtıldı.
14 Ocak 1916'da Gelibolu'dan Edirne'ye sevkedilmiş olan 16. Kolordu
komutanlığına atandı. Edirne'de bulunduğu 2 ay kadar süre boyunca 16.
Kolordu'nun ikmali, toparlanması ve eğitimi ile ilgilendi. Doğu
Cephesinde Rus birlikleri Osmanlı 3. Ordusunu püskürtmüş 16 Şubatta
Erzurumu, 3 Martta Bitlis, Muş, Van ve Hakkari'yi işgal etmişti. Albay
Mustafa Kemal 15 Mart tarihinde 3. Ordu'yu desteklemesi için emrindeki
16. Kolordu ile birlikte Diyarbakır'a gönderildi. Rütbesine göre
kendisine ağır bir sorumluluk verilen 16. Kolordu Komutanı Mustafa Kemal
1 Nisan 1916'da Diyarbakırda iken Tuğgeneralliğe (Mirliva)
yükseltildi ve Paşa unvanını aldı. Mustafa Kemal taktik bir geri
çekilme emri verdi. Daha sonra beklenmedik bir saldırı ile Muş'u
Ruslardan kurtararak Osmanlı briliklerine stratejik bir üstünlük
sağladı. Kafkas Cephesindeki bu başarısından dolayı Altın Kılç
madalyası ile ödüllendirildi. Ağustos ayında Muş ve Bitlis
tümüyle Rus işgalinden kurtarıldı.
7 Mart 1917'de karargâhı Diyarbekir'de bulunan 2.Ordu Komutan
Vekilliliğine atandıktan sonra Hicaz Kuuveyi Seferiyesi Komutanlığına
getirilmek istendi. Ancak bunu kabul etmeyerek 5 Temmuz 1917'de Yıldırım Orduları Grubu emrindeki 7.Ordu
Komutanlığına atandı.[6]
Bu görevi sırasında Ahmet
Cemal Paşa ile birlikte, savaşta ülkeyi felakete sürüklediğine
inandığı Başkumandan Vekili Enver Paşa'ya karşı bir askerî darbe
hazırlamakla suçlandı.[kaynak belirtilmeli]
Görevinden alınarak İstanbul'a çağırıldı.
15 Aralık 1917 ile 5 Ocak 1918 tarihleri arasında Veliaht Vahdettin
Efendi'nin maiyetinde Almanya'ya giderek Keiser
II.Wilhelm, Genel Karargâhı ve Elsass
bölgesini ziyaret etti.
1918 Haziran ayında Viyana ve (bugünkü adı Karlovy
Vary olan) Karlsbad'a giderek tedavi
gördü. Sultan Reşat'ın vefatı ve
Vahdettin'in cülusu üzerine 2 Ağustos'ta İstanbul'a döndü. 15
Ağustos'ta 7.Ordu
Komutanı olarak Filistin Cephesi'ne
atandı ve ardından Fahri Yaver Hazreti Şehriyari (Padişahın
Onursal Yaveri) unvanı verildi. Mustafa Kemal Paşa, 20 Eylül 1918
tarihinde VI.Mehmet (Vahdettin)'in
başyaveri Naci (Eldeniz)
Bey'e bir telgraf çekerek Yıldırım Orduları Grubu'nun savaş
gücünün kalmadığını bildirerek mütareke istemesini önerdi. Ayrıca yeni
hükümette kendisinin Harbiye Nazırı ve
Başkumandan Vekili olarak görevlendirilmesini istedi[14].
Ardından 6
Ekim'de 7. Ordu komutanlığından istifa etti.
19 Eylül 1918'de Allenby komutasındaki İtilaf
kuvvetleri genel taarruza geçerek üç ordudan oluşan Yıldırım Orduları
Grubu'nu ağır bir hezimete uğrattılar. 1 Ekim'de
Şam, 25
Ekim'de Halep
düştü.
30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi
imzalandı ve ertesi gün öğle vaktinde yürürlüğe girdi. Mondros
Mütarekenamesi 19. maddesi gereğince, Yıldırım Orduları Grubu kumandanı
olan Otto Liman von Sanders Paşa'nın
görevden alınması üzerine Mustafa Kemal Paşa bu göreve getirildi. Ancak 7
Kasım'da Yıldırım Orduları Grubu ile 7.Ordu lağvedildi.[15]
10 Kasım 1918 tarihinde Yıldırım Kıt'alarının komutasını 2.Ordu
Komutanı Nihat Paşa'ya bırakarak Adana'dan
İstanbul'a hareket etti ve 13 Kasım'da İstanbul'a Haydarpaşa Garı'na ulaştı. Haydarpaşa'dan
İstanbul'a geçerken boğaza demirli düşman savaş gemilerini gördüğünde
ünlü "Geldikleri gibi giderler" sözünü söyledi. Fethi Bey (Okyar) ile birlikte Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa yanlısı ve Ahmet Tevfik Paşa (Okday) karşıtı
bir tavrı koyan Minber gazetesini çıkararak siyasi girişimlerde
bulundu.
Milli
Mücadele, 1919-1923
Daha çok bilgi için: Kurtuluş Savaşı
Örgütlenme
9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, 17 Nisan 1919
2 Şubat 1919 tarihinde Mersinli Cemal Paşa Doğudaki Osmanlı
ordularını mütareke koşullarına göre düzenlemek için müfettiş olarak
Anadolu'ya gönderilmişti. İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe ve Fransız Yüksek
Komiseri Amiral Amet, 1919 yılı Kasım ayında Osmanlı hükümetine nota
verdiler. Doğuda Türklerin silahlanıp Hristiyanları öldürdüğünü buna
karşı önlem alınmasını talep ettiler. Mustafa Kemal Paşa, Padişah VI.Mehmet (Vahdettin) tarafından işgal
kuvvetlerinin Yüksek Komiserlerinin verdiği notalar gereğince olağanüstü
yetkilerle donatılarak Vilayet-i Sitte (Altı Vilayet)'deki
Hristiyan ahaliyi korumak için görevlendirildi. 19 Mayıs 1919'da Refet
Bey (Bele), Kâzım Bey (Dirik), 'Ayıcı' Mehmet Arif Bey, Hüsrev Bey (Gerede)lerle beraber Samsun'a çıktı.
Mondros Mütarekesi'nden
sonra Anadolu'da
milisler (Kuvayı Milliye) şeklinde
örgütlenen direniş hareketleri başlamıştı. 22 Haziran 1919'da Rauf Bey (Orbay), Kâzım Karabekir Paşa, Refet Bey (Bele) ve Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ile birlikte Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin
istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını" ilan etti. Kâzım Karabekir Paşa
tarafından Erzurum'da toplanan Doğu İlleri
Müdafaa-i Hukuk Kongresine (Erzurum Kongresi) katıldı.[16]
Kongre üyelerinin ısrarıyla Osmanlı ordusundan istifa etti ve Kongre
başkanlığına seçildi. 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında Sivas Kongresi'ni toplayarak ulusal direnişi yönetecek
olan siyasi yapılaşmayı kurdu. 27 Aralık 1919'da Ankara'da
heyecanla karşılandı. Osmanlı Meclis-i Mebusan'ın Mart 1920'de işgal güçlerince basılması
ve önde gelen vatanperverane mebusların tutuklanması üzerine 23 Nisan
1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
açılmasını sağladı. Erzurum mebusu sıfatıyla Meclis
ve Hükûmet Başkanlığına seçildi. TBMM bir kurucu meclis gibi çalışarak
Milli Mücadele'yi yürütecek olan Anadolu hükûmetinin altyapısını kurdu.
Hâkimiyetin
sağlanması
24 Mart 1923 tarihli Time dergisinin kapağı
Merkezi denetimden uzak bulunan Kuva-yı Milliye örgütleri dağıtılarak
düzenli bir ordu oluşturuldu. Milli Mücadele'nin en kanlı çatışmaları,
düzenli orduya katılmayı kabul etmeyen Kuva-yı Milliye gruplarına karşı
verildi. (Bak. Çerkez Ethem Bey).
Ulusal direnişin yayılması ve Sevr Antlaşması'nın direnişle karşılaşması
üzerine İtilaf Devletleri, Yunan ordusunu Anadolu'nun
içlerine sürdü.[kaynak belirtilmeli]
Yunan ordusu İsmet Bey kumandasındaki düzenli birliklerce I.
İnönü (6-10 Ocak 1921) ve II. İnönü (23 Mart-1 Nisan 1921)
Muharebelerinde geri çevrildi. Ancak Yunanlılarının Karahisar
istikametinden büyük hücumunun yapılacağını tahmin edemeyerek Kütahya-Eskişehir (10-24
Temmuz) Muharebelerinde 4. Fırka Kumandanı Yarbay Mehmet Nâzım Bey'in
şehit düşmesi gibi ağır şekilde mağlubiyete uğradı ve Sakarya nehrinin
doğusuna çekilmek zorunda kaldı.
Kütahya-Eskişehir Muharebeleri
sonrasında Büyük Millet Meclisi içinde iktidara yani Mustafa Kemal
Paşa'ya karşı tepkiler artmaya başladı. Bu muhalefeti yöneltenler
ordunun başına geçmesi için Mustafa Kemal Paşa'ya baskı yapmaya başladılar.
Gerçek niyetleri ise O'nu Ankara'dan uzaklaştırmak ve Enver Paşa'nın iktidarını sağlamaktı.Mustafa
Kemal Paşa, 4 Ağustos1921 günü Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmayla
başkumandan olmayı kabul ettiğini ancak başkumandanlığının faydalı
olabilmesi için Meclis'in ordu ile ilgili yetkilerini üç ay süreyle
kendisinde toplayacak bir kanun çıkartılması gerektiğini
açıkladı.Paşa'nın başkumandanlığını isteyenlerin bu şekilde hayalleri
suya düşürülmüş oldu.5
Ağustos 1921 günü oybirliği ile çıkartılan yasa ile Mustafa Kemal
Paşa, TBMM Orduları Başkumandanlığı'na getirildi.[17]
Mustafa Kemal Paşa,Başkumandanlığa geçmesinin hemen ardından
yayınladığı Tekalif-i Milliye
Emirleri ile halkı ordunun donatılması için seferberliğe çağırdı.12
Ağustos'ta Polatlı'da teftiş yaparken attan
düştü ve kaburga kemiği kırıldı. 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihlerinde
yapılan Sakarya Meydan Muharebesi'nde
Yunan Ordusu'nun hücum gücü tükendi. Bu zaferden sonra 19 Eylül 1921'de
Büyük Millet Meclisi Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'ya Müşir
rütbesi ve Gazi
unvanı verdi.
Sakarya Zaferi'nden bir yıl sonra, 26
Ağustos 1922 sabaha karşı saat 5:30'da Afyon'un
güneyinden başlayan topçu ateşiyle Büyük Millet Meclisi Orduları,Yunan
kuvvetlerine karşı Büyük Taarruz'u başlattı. Yunan
Cephesi bu taarruz ile yarıldı ve Dumlupınar Ovası'na atılan düşman
kuvvetleri 30 Ağustos 1922 günü Dumlupınar
Meydan Muharebesi sonucunda imha edildi. Bu muharebede Başkumandan
Gazi Mustafa Kemal Paşa ordunun başında bizzat savaşa katıldığı için Dumlupınar
Meydan Muharebesi, Başkumandanlık Meydan Savaşı olarak da
anılmaktadır. 9 Eylül 1922'de İzmir'in
kurtuluşu ve Yunan Ordusu'nun imha edilmesiyle "Büyük Zafer"
kazanılmış oldu.
İzmir'de Yunanlıları bozguna uğrattıktan sonra İzmir'e girerken Yunan
komutanının Türk bayrağını çiğnemesine ithafen basması için önüne
serilen Yunan bayrağını yerden alması bilinen bir olaydır.
Barış
Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Kocatepe'de.(26 Ağustos 1922)
Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin
Lausanne
(Lozan) kentinde imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Bu
antlaşma ile Sevr Antlaşması yürürlükten kalkmış, Türkiye Cumhuriyeti
Lozan Antlaşması temelleri üzerine kurulmuştur.
Milli Mücadele sonrasında Türkiye'de iki başlı bir yönetim ortaya
çıkmıştı.[kaynak belirtilmeli].
TBMM 1 Kasım 1922'de Osmanlı saltanatını lağvedip Vahdettin'i tahttan
indirerek İstanbul hükümetinin hukuki varlığına son verdi. 16 Ocak
1923'te İzmit Hünkâr Kasrı'nda İstanbul'dan
gelen gazetecilerle mülakat yapıldığında Vakit başyazarı Ahmet Emin Bey (Yalman)'in Kürt meselesi hakkında sorusuna
karşı 'Başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye
Kanunu gereğince zaten bir tür mahalli muhtariyetler teşekkül
edecektir' diyerek Kürtlere özel statü tanımamak için ihtiyatlı davrandı[18].
8 Nisan 1923'te yayımlanan Dokuz
Umde ile Gazi Mustafa Kemal yeni rejimin temelini oluşturacak olan Halk Fırkası'nın
temellerini attı. Nisan ayında yapılan İkinci Meclis seçimlerine sadece
Halk Fırkası'nın
katılmasına izin verildi. Mebus adayları fırkanın genel başkanı
sıfatıyla Gazi Mustafa Kemal tarafından belirlendi.
25 Ekim 1923 günü aynı anda hem Başbakanlık hem de İçişleri Bakanlığı
görevlerini yürüten Fethi Bey,İçişleri Bakanlığını bıraktığını
açıkladı. Aynı gün Meclis İkinci Başkanlığı görevini yapan Ali Fuat Paşa'da ordu müfettişliğine atandığı için
görevinden ayrıldı. Bu iki boş koltuk için yapılan seçimleri Gazi
Mustafa Kemal'e muhalif olan milletvekilleri kazandı. Meclis İkinci
Başkanlığına Rauf Bey,İçişleri Bakanlığına
Sabit Bey seçildiler. Bu durumdan hoşnut olmayan Gazi Mustafa Kemal, 26
Ekim 1923'te Başbakan Fethi Bey'den "Erkan-ı Harbiye Umumiye Riyaseti
Vekili" Fevzi Paşa'nın dışında hükümetin istifa
etmesini ve istifa edenlerin yeniden seçilirlerse görevi kabul
etmemesini istedi. Böylece bir hükümet krizi yaratılmış oldu. Yeni
bakanlar kurulu üyelerinin 29 Ekim günü seçileceği duyuruldu.
Bu gelişmeler üzerine "Cumhuriyet İlanı" ile işi kökünden çözmeye
karar veren Gazi Mustafa Kemal 28 Ekim 1923 gecesi Çankaya'da İsmet Paşa ve bazı kimseleri toplantıya çağırdı
ve "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." diyerek kararını açıkladı.
Misafirlerin ayrılmasından sonra İsmet Paşa'yı alıkoydu ve birlikte, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda gerekli
değişikliği sağlayacak önergeyi hazırladılar. 29 Ekim 1923 Pazartesi
günü Halk Fırkası
Meclis Grubunda, Bakanlar Kurulunun oluşturulması konusunda tartışıldı.
Sorun çözülemeyince, Gazi Mustafa Kemal'den düşüncelerini açıklaması
istendi. Gazi Mustafa Kemal, bunalımdan çıkış yolunu Anayasanın
değiştirilmesi zorunluluğu ile açıkladı. Cumhuriyetin ilanını hedefleyen
tasarıyı da grubun bilgisine sundu. Tasarının parti grubunda kabulünden
sonra aynı akşam saat 18.00'de TBMM Genel kurul toplantısı başladı.
Anayasa Komisyonu'nun değişiklik ile ilgili rapor ve önergesi genel
kurulun onayına sunuldu ve 29 Ekim 1923 Pazartesi akşamı saat 20.30'da
milletvekillerinin alkışları ve "Yaşasın Cumhuriyet" sadâları ile Türkiye Cumhuriyeti
ilan edildi.
Cumhurbaşkanlığı
Cumhuriyet İlanı ardından geçilen cumhurbaşkanlığı seçiminde oylamaya
katılan 158 milletvekilinin tamamının oyları ile Balâ, Ankara milletvekili[19][20]
Gazi Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti'nin
ilk cumhurbaşkanı seçildi.[21]
Atatürk kendi deyişiyle Türkiye'yi "muasır medeniyet seviyesine
çıkarmak" amacıyla bir dizi köklü değişime imza attı.
1924 Anayasası gereğince
TBMM 29 Ekim 1923'teki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra üç defa daha
(1927, 1931,
1935
yıllarında) Gazi Mustafa Kemal'i tekrar cumhurbaşkanlığına seçti.[22]
Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı döneminde İsmet İnönü, Fethi Okyar ve Celâl
Bayar başbakanlık yapmıştır. Bu dönem içersinde en fazla süre
görevde kalan ve en fazla hükümet kuran isim İsmet İnönü'dür. Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı
süresince kurulan hükümetler sırası ile 1. T.C. Hükümeti, 2. T.C. Hükümeti, 3. T.C. Hükümeti, 4. T.C. Hükümeti, 5. T.C. Hükümeti, 6. T.C. Hükümeti, 7. T.C. Hükümeti ve 8. T.C. Hükümeti.
İç politika
20 Eylül 1928 Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Kayseri'de halka Latin alfabesini tanıtırken
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk,
yanında İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve kadrosunun diğer üyeleriyle birlikte
TBMM'den çıkıyor. (29 Ekim 1930)
doğdu.
1839'da Kocacık'ta doğduğu sanılan babası Ali Rıza Efendi aslen Manastır'a bağlı Debre-i Bâlâ (Yukarı Debre)'dandır. Milis
subaylığı, evkaf kâtipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi.
Öğrenim çağına gelen Mustafa, annesinin isteğiyle Hafız Mehmet
Efendi'nin mahalle
mektebinde öğrenime başladı, daha sonra babasının isteğiyle Mektebi
Şemsi İbtidai Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. 1888
yılında babasını kaybetti. Bir süre Rapla Çiftliği'nde Hüseyin dayısının
yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Bu arada
Zübeyde Hanım, Selanik'te gümrük memuru olan Ragıp Bey ile evlendi.
Şimdi müze olan Koca Kasım Paşa Mahallesi Islahhane Caddesi'ndeki ev
1870'de Rodoslu müderris Hacı Mehmed Vakfı tarafından yaptırılmış ve
1878'de yeni evlenen Ali Rıza Bey tarafından kiralanmıştır. Ancak o
öldükten sonra Mustafa ve ailesi bu evden yanındaki 2 katlı, 3 odalı ve
mutfaklı daha küçük eve taşınmışlardır.[1]
Bu ev İbrahim Zühdü'ye sonra Abdullah Ağa ve eşi Ümmü Gülsüm'e
satılmıştır.
Mustafa, Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu ve 1893 yılında
Selânik Askerî Rüştiyesi'ne girdi. Bu okulda Matematik Öğretmeni Yüzbaşı
Üsküplü Mustafa Sabri Bey anlamı mükemmellik, olgunluk olan "Kemal"
adını verdi.[2]
Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey (Yücekök), özgürlük
düşüncesiyle genç Mustafa Kemal'in düşünce yapısını etkiledi. Mustafa
Kemal Kuleli Askerî İdadisi'ne girmeyi
düşündüyse de ona ağabeylik yapan Selânikli bir subay Hasan Bey'in
tavsiyesine uyarak Manastır Askerî
İdadisi'ne kaydoldu. 1896-1899 yıllarında okuduğu Manastır Askerî
İdadisi'nde Tarih öğretmeni Kolağası
Mehmet Tevfik Bey (Bilge), Mustafa Kemal Efendi'nin tarih'e olan
merakını güçlendirdi.[3]
Bu tarihte başlayan 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'na
gönüllü olarak katılmak istediyse de hem İdadi öğrencisi olduğu için,
hem de 16 yaşında olduğundan dolayı cepheye gidememiştir.Bu okulu
ikincilikle bitirdi.[4]
13 Mart 1899'da[5]
İstanbul'da Mekteb-i Harbiye-i Şahane (Harp Okulu)'na
girdi. Birinci sınıfı 27. ikinci sınıfı 11. üçüncü sınıfı 1902'de
Mülazım bu günki ismiyle Teğmen
rütbesiyle, 549 kişi arasından, piyade sınıf sekizincisi (1317 - P.
olarak bitirdi.[4]
Akabinde Erkan-ı Harbiye Mektebi (Harp
Akademisi)'ne devam etti ve 11 Ocak
1905'te Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle bitirdi.[6]
Askerlik,
1905-1918
Kıdemli Yüzbaşı
Trablusgarp Savaşı'nda, Mustafa Kemal
1905-1907 yılları arasında Şam'da Lütfi Müfit
Bey (Özdeş) ile birlikte 5.Ordu emrinde
görev yaptı. 1906 Ekim ayında Binbaşı Lütfi Bey, Dr. Mahmut Bey, Lüfti
Müfit Bey ve askerî tabip Mustafa
Bey (Cantekin) ile birlikte 'Vatan ve Hürriyet' adlı bir
cemiyeti kurduktan sonra ordudan izinsiz Selânik'e gitti. Selânik Merkez
Komutan Muavini Yüzbaşı Cemil Bey (Uybadın)'in yardımıyla
karaya çıktı ve orda cemiyetinin şubesini açtı. Bir süre sonra
arandığını öğrendi ve ona ağabeylik yapan Albay Hasan Bey, Yafa'ya
dönüp oranın komutanı Ahmet Bey'e Mısır
sınırında Bîrüssebi'ye gönderildiğini bildirmesini önerdi. Ahmet Bey de
Mustafa Kemal Bey'i Bîrüssebi'ye tayin etti ve bir süre sonra topçu
staj için tekrar Şam'a gönderildi.[7]
20 Haziran 1907'de Kolağası
(Kıdemli Yüzbaşı) oldu ve 13 Ekim 1907'de 3.Ordu'ya atandı.[6]
Ancak Selânik'e vardığında 'Vatan ve Hürriyet'in şubesinin İttihat ve
Terakki Cemiyeti'ne ilhak edildiğini öğrendi. Bu yüzden kendisi de
1908 Şubat ayında İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu (Üye numarası:
322)[8].
22 Haziran 1908'de Rumeli Doğu Bölgesi Demiryolları Müfettişliğine
atandı.[6]
23 Temmuz 1908'de Meşrutiyet'in
ilanından sonra sonbahar aylarında İttihat ve
Terakki Cemiyeti tarafından, toplumsal ve siyasal sorunları ve
güvenlik problemlerini incelemek üzere, bugünkü Libya'nın
bir parçası olan Trablusgarp'a gönderildi. Burada 1908 Devriminin fikirlerini Libyalılara yaymaya
ve buradaki nüfusun farklı kesimlerinden gelenleri Jön Türk politikasına
kazanmaya çalıştı.[9]
Bu siyasi görevin yanı sıra bölge halkının güvenliği ile de ilgilendi.
Kentin dışında yapılan bir savaş tatbikatında Bingazi
garnizonuna önderlik ederek askerlere modern taktikler öğretti. Bu
tatbikat süresince isyancı bir şeyhin evini sararak bölgede sistem
karşıtı başka güçlü kişilere örnek olması amacıyla onu kontrol altına
aldı. Ayrıca hem kentli, hem de kırsal bölge insanlarını korumak için
bir yedek ordu planlamaya başladı.[10]
13 Ocak 1909'da 3.Ordu'ya bağlı
Selânik Redif Fırkası'nın Kurmay Başkanı oldu ve 13 Nisan 1909'da Meşrutiyete
karşı başlayan 31 Mart Hadisesi'ni bastırmak
üzere Selânik ve Edirne'den yola çıkarak Mirliva Mahmut Şevket Paşa
komutasında 19 Nisan 1909'da İstanbul'a girecek olan Hareket Ordusu'na bağlı birinci kademe birliklerinin kurmay
başkanı oldu. Daha sonra 3.Ordu Kurmaylık,
3.Ordu Subay Talimgâhı Komutanlık, 5.Kolordu
Kurmaylık, 38.Piyade Alay Komutanlık görevlerinde bulundu.[6]
Mustafa Kemal Bey, 12 Eylül - 18 Eylül 1910'da Fransa'da
düzenlenen Picardie Manevraları'na gönderildi.
Burada uçakların deneme uçuşuna davet edildiyse de yanındaki komutanının
uyarısıyla uçağa binmedi. Bineceği uçak yere çakıldı ve uçağın içinde
bulunanlar öldü. Bazı yazarlar, ömrü boyunca uçağa binmeyen Atatürk'ün
bu davranışını, Picardie Manevraları'nda yaşadığı olayın ardından
temkinli davranmasına bağlamışlardır.[11][12]
Mustafa Kemal Bey, dönüşünün ardından 27 Eylül 1911'de İstanbul'da
Genelkurmay Karargâhında görev aldı.
İtalyanların Trablusgarp'a
saldırısıyla 29 Eylül 1911'de başlayan Trablusgarp Savaşı'nda, 27 Kasım 1911'de Binbaşı[6]
olan Mustafa Kemal Bey, Binbaşı Enver Bey, Fuat (Bulca), Nuri (Conker) ve Binbaşı Fethi (Okyar) gibi diğer İttihatçı
subaylarla birlikte 18 Aralık 1911'de hareket etti.[kaynak belirtilmeli]
Gizlice Mısır üzerinden Bingazi'ye giden grupta olan Mustafa Kemal, bu
yolculuk sırasında hastalandı. 22 Aralık'ta Tobruk
yakınında zafer kazandı. Derne'deki 16 - 17 Ocak 1912 taarruzunda
gözünden yaralanıp bir ay hastanede tedavi gördü ve 6 Mart'ta Derne
Komutanlığı'na getirildi.[13]
Aynı yılın eylülünde başlayan barış görüşmelerine rağmen çatışmalar
sürerken, Karadağ'ın 8 Ekim'de Osmanlı Devleti'ne savaş ilan
etmesi ve Balkan Savaşlarının başlaması nedeniyle
barışa razı olunmasıyla Mustafa Kemal ve diğer subaylar İstanbul'a geri
döndüler.
Balkan
Savaşları
Daha çok bilgi için: Balkan Savaşları
Atatürk; Sofya Ataşemiliteri iken, verilen kostümlü baloya yeniçeri
kıyafeti ile gitmiş ve etrafında derin bir hayranlık uyandırmıştır.
Mustafa Kemal Bey Balkan Savaşları'nın patlak vermesiyle 24
Ekim 1912'de İstanbul'a hareket etti ve 24 Kasım 1912'de karahgâhı Bolayır'da bulunan
Bahr-i Sefit Boğazı
(Akdeniz Boğazı) Kuvayi Mürettebesi Harekât Şubesi Müdürlüğü'ne atandı.
General Stilian
Georgiev Kovachev komutasındaki Bulgar 4. Ordusu tarafından
yenildi. Haziran 1913'de başlayan İkinci Balkan Savaşı'nda Dimetoka
ve Edirne'ye girdi.
27 Ekim 1913'te Sofya Askerî Ataşeliği'ne atanarak yakın arkadaşı
Sofya Sefiri (Elçisi) Fethi Bey (Okyar)'in altında çalıştı. Ek görev olarak Belgrad
ve Çetine Askerî Ataşeliğini de yürüttü. Bu görevde iken 1 Mart 1914'te Kaymakam
(Yarbay)lığa yükseldi.
Birinci
Dünya Savaşı
Daha çok bilgi için: Çanakkale Savaşı, Kafkasya Cephesi ve Sina ve Filistin Cephesi
Çanakkale Savaşları sırasında
Sina ve Filistin Cephesinde
Askerî Ataşe görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada 28 Temmuz 1914'de I. Dünya Savaşı başladı, Osmanlı Devleti de 29 Ekim 1914'te
savaşa girdi. 20 Ocak 1915'de Mustafa Kemal Bey 3.Kolordu emrinde Tekfurdağ'da kurulacak olan 19. Fırka
Komutanlığına atandı.[6]
19. Fırka, 23 Mart 1915'te Müstahkem Mevki Komutanlığı emriyle Eceabat bölgesinde ihtiyata alındı. 25 Nisan
1915'te Gelibolu Yarımadası'na
İtilaf Devletleri'nin yaptığı
çıkartmalarıyla Çanakkale Savaşı
başladı. 3.Kolordu komutanı Mehmet Esat Paşa'nın emrinde savaşan
Kaymakam (Yarbay) Mustafa Kemal Bey Arıburnu'na çıkan ANZAC
(Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu) birliklerinin yarımada içine
ilerlemesini Conkbayırı'nda
durdurdu. Bu başarı üzerine 5.Ordu kumandanı
Müşir (Mareşal) Otto Liman von Sanders Paşa'nın takdirini kazandı
ve 1 Haziran 1915'te Miralay (Albay)lığa yükseldi.[6]
İngilizlerin Ağustos ayında Suvla Körfezi'ne yaptığı ikinci çıkartmadan
sonra, 8 Ağustos akşamı Otto Liman von Sanders Anafartalar mevkiinde
bulunan birliklerinin komutasını verdi ve 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferi'ni
kazandı. Bu zaferi 17
Ağustos'ta Kireçtepe ve 21 Ağustos'ta II. Anafartalar Zaferi takip
etti. Miralay (Albay) Mustafa Kemal Bey, Ruşen Eşref Bey (Ünaydın) başta olmak
üzere İstanbul basını tarafından "Anafartalar
Kahramanı" olarak kamuoyuna tanıtıldı.
14 Ocak 1916'da Gelibolu'dan Edirne'ye sevkedilmiş olan 16. Kolordu
komutanlığına atandı. Edirne'de bulunduğu 2 ay kadar süre boyunca 16.
Kolordu'nun ikmali, toparlanması ve eğitimi ile ilgilendi. Doğu
Cephesinde Rus birlikleri Osmanlı 3. Ordusunu püskürtmüş 16 Şubatta
Erzurumu, 3 Martta Bitlis, Muş, Van ve Hakkari'yi işgal etmişti. Albay
Mustafa Kemal 15 Mart tarihinde 3. Ordu'yu desteklemesi için emrindeki
16. Kolordu ile birlikte Diyarbakır'a gönderildi. Rütbesine göre
kendisine ağır bir sorumluluk verilen 16. Kolordu Komutanı Mustafa Kemal
1 Nisan 1916'da Diyarbakırda iken Tuğgeneralliğe (Mirliva)
yükseltildi ve Paşa unvanını aldı. Mustafa Kemal taktik bir geri
çekilme emri verdi. Daha sonra beklenmedik bir saldırı ile Muş'u
Ruslardan kurtararak Osmanlı briliklerine stratejik bir üstünlük
sağladı. Kafkas Cephesindeki bu başarısından dolayı Altın Kılç
madalyası ile ödüllendirildi. Ağustos ayında Muş ve Bitlis
tümüyle Rus işgalinden kurtarıldı.
7 Mart 1917'de karargâhı Diyarbekir'de bulunan 2.Ordu Komutan
Vekilliliğine atandıktan sonra Hicaz Kuuveyi Seferiyesi Komutanlığına
getirilmek istendi. Ancak bunu kabul etmeyerek 5 Temmuz 1917'de Yıldırım Orduları Grubu emrindeki 7.Ordu
Komutanlığına atandı.[6]
Bu görevi sırasında Ahmet
Cemal Paşa ile birlikte, savaşta ülkeyi felakete sürüklediğine
inandığı Başkumandan Vekili Enver Paşa'ya karşı bir askerî darbe
hazırlamakla suçlandı.[kaynak belirtilmeli]
Görevinden alınarak İstanbul'a çağırıldı.
15 Aralık 1917 ile 5 Ocak 1918 tarihleri arasında Veliaht Vahdettin
Efendi'nin maiyetinde Almanya'ya giderek Keiser
II.Wilhelm, Genel Karargâhı ve Elsass
bölgesini ziyaret etti.
1918 Haziran ayında Viyana ve (bugünkü adı Karlovy
Vary olan) Karlsbad'a giderek tedavi
gördü. Sultan Reşat'ın vefatı ve
Vahdettin'in cülusu üzerine 2 Ağustos'ta İstanbul'a döndü. 15
Ağustos'ta 7.Ordu
Komutanı olarak Filistin Cephesi'ne
atandı ve ardından Fahri Yaver Hazreti Şehriyari (Padişahın
Onursal Yaveri) unvanı verildi. Mustafa Kemal Paşa, 20 Eylül 1918
tarihinde VI.Mehmet (Vahdettin)'in
başyaveri Naci (Eldeniz)
Bey'e bir telgraf çekerek Yıldırım Orduları Grubu'nun savaş
gücünün kalmadığını bildirerek mütareke istemesini önerdi. Ayrıca yeni
hükümette kendisinin Harbiye Nazırı ve
Başkumandan Vekili olarak görevlendirilmesini istedi[14].
Ardından 6
Ekim'de 7. Ordu komutanlığından istifa etti.
19 Eylül 1918'de Allenby komutasındaki İtilaf
kuvvetleri genel taarruza geçerek üç ordudan oluşan Yıldırım Orduları
Grubu'nu ağır bir hezimete uğrattılar. 1 Ekim'de
Şam, 25
Ekim'de Halep
düştü.
30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi
imzalandı ve ertesi gün öğle vaktinde yürürlüğe girdi. Mondros
Mütarekenamesi 19. maddesi gereğince, Yıldırım Orduları Grubu kumandanı
olan Otto Liman von Sanders Paşa'nın
görevden alınması üzerine Mustafa Kemal Paşa bu göreve getirildi. Ancak 7
Kasım'da Yıldırım Orduları Grubu ile 7.Ordu lağvedildi.[15]
10 Kasım 1918 tarihinde Yıldırım Kıt'alarının komutasını 2.Ordu
Komutanı Nihat Paşa'ya bırakarak Adana'dan
İstanbul'a hareket etti ve 13 Kasım'da İstanbul'a Haydarpaşa Garı'na ulaştı. Haydarpaşa'dan
İstanbul'a geçerken boğaza demirli düşman savaş gemilerini gördüğünde
ünlü "Geldikleri gibi giderler" sözünü söyledi. Fethi Bey (Okyar) ile birlikte Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa yanlısı ve Ahmet Tevfik Paşa (Okday) karşıtı
bir tavrı koyan Minber gazetesini çıkararak siyasi girişimlerde
bulundu.
Milli
Mücadele, 1919-1923
Daha çok bilgi için: Kurtuluş Savaşı
Örgütlenme
9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, 17 Nisan 1919
2 Şubat 1919 tarihinde Mersinli Cemal Paşa Doğudaki Osmanlı
ordularını mütareke koşullarına göre düzenlemek için müfettiş olarak
Anadolu'ya gönderilmişti. İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe ve Fransız Yüksek
Komiseri Amiral Amet, 1919 yılı Kasım ayında Osmanlı hükümetine nota
verdiler. Doğuda Türklerin silahlanıp Hristiyanları öldürdüğünü buna
karşı önlem alınmasını talep ettiler. Mustafa Kemal Paşa, Padişah VI.Mehmet (Vahdettin) tarafından işgal
kuvvetlerinin Yüksek Komiserlerinin verdiği notalar gereğince olağanüstü
yetkilerle donatılarak Vilayet-i Sitte (Altı Vilayet)'deki
Hristiyan ahaliyi korumak için görevlendirildi. 19 Mayıs 1919'da Refet
Bey (Bele), Kâzım Bey (Dirik), 'Ayıcı' Mehmet Arif Bey, Hüsrev Bey (Gerede)lerle beraber Samsun'a çıktı.
Mondros Mütarekesi'nden
sonra Anadolu'da
milisler (Kuvayı Milliye) şeklinde
örgütlenen direniş hareketleri başlamıştı. 22 Haziran 1919'da Rauf Bey (Orbay), Kâzım Karabekir Paşa, Refet Bey (Bele) ve Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ile birlikte Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin
istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını" ilan etti. Kâzım Karabekir Paşa
tarafından Erzurum'da toplanan Doğu İlleri
Müdafaa-i Hukuk Kongresine (Erzurum Kongresi) katıldı.[16]
Kongre üyelerinin ısrarıyla Osmanlı ordusundan istifa etti ve Kongre
başkanlığına seçildi. 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında Sivas Kongresi'ni toplayarak ulusal direnişi yönetecek
olan siyasi yapılaşmayı kurdu. 27 Aralık 1919'da Ankara'da
heyecanla karşılandı. Osmanlı Meclis-i Mebusan'ın Mart 1920'de işgal güçlerince basılması
ve önde gelen vatanperverane mebusların tutuklanması üzerine 23 Nisan
1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
açılmasını sağladı. Erzurum mebusu sıfatıyla Meclis
ve Hükûmet Başkanlığına seçildi. TBMM bir kurucu meclis gibi çalışarak
Milli Mücadele'yi yürütecek olan Anadolu hükûmetinin altyapısını kurdu.
Hâkimiyetin
sağlanması
24 Mart 1923 tarihli Time dergisinin kapağı
Merkezi denetimden uzak bulunan Kuva-yı Milliye örgütleri dağıtılarak
düzenli bir ordu oluşturuldu. Milli Mücadele'nin en kanlı çatışmaları,
düzenli orduya katılmayı kabul etmeyen Kuva-yı Milliye gruplarına karşı
verildi. (Bak. Çerkez Ethem Bey).
Ulusal direnişin yayılması ve Sevr Antlaşması'nın direnişle karşılaşması
üzerine İtilaf Devletleri, Yunan ordusunu Anadolu'nun
içlerine sürdü.[kaynak belirtilmeli]
Yunan ordusu İsmet Bey kumandasındaki düzenli birliklerce I.
İnönü (6-10 Ocak 1921) ve II. İnönü (23 Mart-1 Nisan 1921)
Muharebelerinde geri çevrildi. Ancak Yunanlılarının Karahisar
istikametinden büyük hücumunun yapılacağını tahmin edemeyerek Kütahya-Eskişehir (10-24
Temmuz) Muharebelerinde 4. Fırka Kumandanı Yarbay Mehmet Nâzım Bey'in
şehit düşmesi gibi ağır şekilde mağlubiyete uğradı ve Sakarya nehrinin
doğusuna çekilmek zorunda kaldı.
Kütahya-Eskişehir Muharebeleri
sonrasında Büyük Millet Meclisi içinde iktidara yani Mustafa Kemal
Paşa'ya karşı tepkiler artmaya başladı. Bu muhalefeti yöneltenler
ordunun başına geçmesi için Mustafa Kemal Paşa'ya baskı yapmaya başladılar.
Gerçek niyetleri ise O'nu Ankara'dan uzaklaştırmak ve Enver Paşa'nın iktidarını sağlamaktı.Mustafa
Kemal Paşa, 4 Ağustos1921 günü Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmayla
başkumandan olmayı kabul ettiğini ancak başkumandanlığının faydalı
olabilmesi için Meclis'in ordu ile ilgili yetkilerini üç ay süreyle
kendisinde toplayacak bir kanun çıkartılması gerektiğini
açıkladı.Paşa'nın başkumandanlığını isteyenlerin bu şekilde hayalleri
suya düşürülmüş oldu.5
Ağustos 1921 günü oybirliği ile çıkartılan yasa ile Mustafa Kemal
Paşa, TBMM Orduları Başkumandanlığı'na getirildi.[17]
Mustafa Kemal Paşa,Başkumandanlığa geçmesinin hemen ardından
yayınladığı Tekalif-i Milliye
Emirleri ile halkı ordunun donatılması için seferberliğe çağırdı.12
Ağustos'ta Polatlı'da teftiş yaparken attan
düştü ve kaburga kemiği kırıldı. 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihlerinde
yapılan Sakarya Meydan Muharebesi'nde
Yunan Ordusu'nun hücum gücü tükendi. Bu zaferden sonra 19 Eylül 1921'de
Büyük Millet Meclisi Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'ya Müşir
rütbesi ve Gazi
unvanı verdi.
Sakarya Zaferi'nden bir yıl sonra, 26
Ağustos 1922 sabaha karşı saat 5:30'da Afyon'un
güneyinden başlayan topçu ateşiyle Büyük Millet Meclisi Orduları,Yunan
kuvvetlerine karşı Büyük Taarruz'u başlattı. Yunan
Cephesi bu taarruz ile yarıldı ve Dumlupınar Ovası'na atılan düşman
kuvvetleri 30 Ağustos 1922 günü Dumlupınar
Meydan Muharebesi sonucunda imha edildi. Bu muharebede Başkumandan
Gazi Mustafa Kemal Paşa ordunun başında bizzat savaşa katıldığı için Dumlupınar
Meydan Muharebesi, Başkumandanlık Meydan Savaşı olarak da
anılmaktadır. 9 Eylül 1922'de İzmir'in
kurtuluşu ve Yunan Ordusu'nun imha edilmesiyle "Büyük Zafer"
kazanılmış oldu.
İzmir'de Yunanlıları bozguna uğrattıktan sonra İzmir'e girerken Yunan
komutanının Türk bayrağını çiğnemesine ithafen basması için önüne
serilen Yunan bayrağını yerden alması bilinen bir olaydır.
Barış
Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Kocatepe'de.(26 Ağustos 1922)
Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin
Lausanne
(Lozan) kentinde imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Bu
antlaşma ile Sevr Antlaşması yürürlükten kalkmış, Türkiye Cumhuriyeti
Lozan Antlaşması temelleri üzerine kurulmuştur.
Milli Mücadele sonrasında Türkiye'de iki başlı bir yönetim ortaya
çıkmıştı.[kaynak belirtilmeli].
TBMM 1 Kasım 1922'de Osmanlı saltanatını lağvedip Vahdettin'i tahttan
indirerek İstanbul hükümetinin hukuki varlığına son verdi. 16 Ocak
1923'te İzmit Hünkâr Kasrı'nda İstanbul'dan
gelen gazetecilerle mülakat yapıldığında Vakit başyazarı Ahmet Emin Bey (Yalman)'in Kürt meselesi hakkında sorusuna
karşı 'Başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye
Kanunu gereğince zaten bir tür mahalli muhtariyetler teşekkül
edecektir' diyerek Kürtlere özel statü tanımamak için ihtiyatlı davrandı[18].
8 Nisan 1923'te yayımlanan Dokuz
Umde ile Gazi Mustafa Kemal yeni rejimin temelini oluşturacak olan Halk Fırkası'nın
temellerini attı. Nisan ayında yapılan İkinci Meclis seçimlerine sadece
Halk Fırkası'nın
katılmasına izin verildi. Mebus adayları fırkanın genel başkanı
sıfatıyla Gazi Mustafa Kemal tarafından belirlendi.
25 Ekim 1923 günü aynı anda hem Başbakanlık hem de İçişleri Bakanlığı
görevlerini yürüten Fethi Bey,İçişleri Bakanlığını bıraktığını
açıkladı. Aynı gün Meclis İkinci Başkanlığı görevini yapan Ali Fuat Paşa'da ordu müfettişliğine atandığı için
görevinden ayrıldı. Bu iki boş koltuk için yapılan seçimleri Gazi
Mustafa Kemal'e muhalif olan milletvekilleri kazandı. Meclis İkinci
Başkanlığına Rauf Bey,İçişleri Bakanlığına
Sabit Bey seçildiler. Bu durumdan hoşnut olmayan Gazi Mustafa Kemal, 26
Ekim 1923'te Başbakan Fethi Bey'den "Erkan-ı Harbiye Umumiye Riyaseti
Vekili" Fevzi Paşa'nın dışında hükümetin istifa
etmesini ve istifa edenlerin yeniden seçilirlerse görevi kabul
etmemesini istedi. Böylece bir hükümet krizi yaratılmış oldu. Yeni
bakanlar kurulu üyelerinin 29 Ekim günü seçileceği duyuruldu.
Bu gelişmeler üzerine "Cumhuriyet İlanı" ile işi kökünden çözmeye
karar veren Gazi Mustafa Kemal 28 Ekim 1923 gecesi Çankaya'da İsmet Paşa ve bazı kimseleri toplantıya çağırdı
ve "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." diyerek kararını açıkladı.
Misafirlerin ayrılmasından sonra İsmet Paşa'yı alıkoydu ve birlikte, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda gerekli
değişikliği sağlayacak önergeyi hazırladılar. 29 Ekim 1923 Pazartesi
günü Halk Fırkası
Meclis Grubunda, Bakanlar Kurulunun oluşturulması konusunda tartışıldı.
Sorun çözülemeyince, Gazi Mustafa Kemal'den düşüncelerini açıklaması
istendi. Gazi Mustafa Kemal, bunalımdan çıkış yolunu Anayasanın
değiştirilmesi zorunluluğu ile açıkladı. Cumhuriyetin ilanını hedefleyen
tasarıyı da grubun bilgisine sundu. Tasarının parti grubunda kabulünden
sonra aynı akşam saat 18.00'de TBMM Genel kurul toplantısı başladı.
Anayasa Komisyonu'nun değişiklik ile ilgili rapor ve önergesi genel
kurulun onayına sunuldu ve 29 Ekim 1923 Pazartesi akşamı saat 20.30'da
milletvekillerinin alkışları ve "Yaşasın Cumhuriyet" sadâları ile Türkiye Cumhuriyeti
ilan edildi.
Cumhurbaşkanlığı
Cumhuriyet İlanı ardından geçilen cumhurbaşkanlığı seçiminde oylamaya
katılan 158 milletvekilinin tamamının oyları ile Balâ, Ankara milletvekili[19][20]
Gazi Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti'nin
ilk cumhurbaşkanı seçildi.[21]
Atatürk kendi deyişiyle Türkiye'yi "muasır medeniyet seviyesine
çıkarmak" amacıyla bir dizi köklü değişime imza attı.
1924 Anayasası gereğince
TBMM 29 Ekim 1923'teki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra üç defa daha
(1927, 1931,
1935
yıllarında) Gazi Mustafa Kemal'i tekrar cumhurbaşkanlığına seçti.[22]
Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı döneminde İsmet İnönü, Fethi Okyar ve Celâl
Bayar başbakanlık yapmıştır. Bu dönem içersinde en fazla süre
görevde kalan ve en fazla hükümet kuran isim İsmet İnönü'dür. Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı
süresince kurulan hükümetler sırası ile 1. T.C. Hükümeti, 2. T.C. Hükümeti, 3. T.C. Hükümeti, 4. T.C. Hükümeti, 5. T.C. Hükümeti, 6. T.C. Hükümeti, 7. T.C. Hükümeti ve 8. T.C. Hükümeti.
İç politika
20 Eylül 1928 Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Kayseri'de halka Latin alfabesini tanıtırken
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk,
yanında İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve kadrosunun diğer üyeleriyle birlikte
TBMM'den çıkıyor. (29 Ekim 1930)
Geri: MUSTAFA KEMAL ATATÜRK (BİYOGRAFİ)
Atattürk gibi bir insan bir daha gelirmi ola dünyaya
Similar topics
» SanalPedia.Com - En Güncel Biyografi Sitesi
» Budakim.com adlı biyografi sitesi ile kim kimdir öğrenin
» Dr Mustafa Eraslan ürünleri | e-Mustafaeraslan.net
» Dr. Mustafa Eraslan Ürünleri Güvenilir Midir?
» Dr. Mustafa Eraslan Kibarlı Panax Ürünleri Resmi Satış Sitesi
» Budakim.com adlı biyografi sitesi ile kim kimdir öğrenin
» Dr Mustafa Eraslan ürünleri | e-Mustafaeraslan.net
» Dr. Mustafa Eraslan Ürünleri Güvenilir Midir?
» Dr. Mustafa Eraslan Kibarlı Panax Ürünleri Resmi Satış Sitesi
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz