Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

genel bilgiler

 :: Atık :: Çöp kutusu

Aşağa gitmek

genel bilgiler Empty genel bilgiler

Mesaj tarafından MstfAldmr Perş. Şub. 04, 2010 10:52 am

İslâm’a giriş, imanla gerçekleşirİman, Allah Teâlânın HzMuhammed'e
indirdiği, o'nun da insanlara tebliğ ettiği kesin olarak belli olan
şeylerin tümüne tereddütsüz inanmak ve onaylamaktır İmanın temelini, iste bu kabul ve onaylama oluşturur


Müslüman olmak isteyen kişi bu kabul ve tasdikini "Şehadet ederim ki, Allah’tan başka tanrı yoktur ve yine şehadet ederim ki Hz
Muhammed O'nun kulu ve elçisidir" mealindeki "Eşhedü en la ilahe
illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasülüh" cümlesiyle açıklar Bu cümleye "Kelime-i Şehadet" denir


İman, bilerek, isteyerek benimseyerek inanmaktır Bir kimse kalben inanmadığı halde diliyle bu cümleyi söylese iman etmiş olmaz Kelime-i şehadeti söyleyen kimse, son ilahi kitap Kur'an-ı Kerim'i bütünüyle benimsemiş ve Allah’ın son peygamber Hz Muhammed'e vahiy yoluyla bildirdiği, Onun da insanlara tebliğ ettiği her şeyi tamamen kabul etmiş demektir
Bu sebeple Allah’ın varlığına ve birliğine imanın yanında; meleklerin
varlığına Allah’ın gönderdiği kitapların gerçek olduğuna,
peygamberlere, Ahiret gününe her şeyin Allah’ın takdiriyle meydana
geldiğine, kısacası Kur'an-ı Kerim'in ve peygamberimiz Hz Muhammed'in kesin ve net olarak bildirdiği şeylerin hepsine inanmak imanın şartıdır "Kelime-i Şehadet" bütün bunları topluca kabul ve tasdik etmeyi ifade eden bir anahtar cümledir Bu yüzden Kelime-i Şehadet, İslâm’a giriş sözleşmesi yapmak gibidir
Bu sözleşmeyi yapan insan, Allah'a büyük bir söz vermiş, O'nun
emirlerini tereddütsüz bir şekilde kabul edip yerine
getirmeyi,yasaklarından kaçınmayı benimsemiş olmaktadır


Kelime-i Şehadeti söyleyerek yaptığımız sözleşmeye bütün mahlukat şahit oluyor
Şayet bu sözleşmeyi bozarsak, sözümüzden döndüğümüze şahit olan veya bu
sözleşmeye aykırı hareket ettiğimize tanık olan yeryüzündeki ve
gökyüzündeki her şey Allah’ın huzurunda aleyhimize şahitlik edecektir


Ayrıca, bu sözleşme ile müslüman toplumun bir ferdi haline gelmiş oluyoruz Müslümanlarla evlenme, zekat alma, verme, müslümanlarla her türlü dayanışma bu sözleşmenin kapsamına girmektedir


İman etmek için kimse zorlanamaz İslâm’a girmek isteyen kendi isteğiyle girer İman etmeden önce araştırma yapılabilir, kafada oluşan her türlü tereddüt ve şüphenin cevabi aranabilir Ancak iman ettikten sonra iyi bir mümin, iyi bir müslüman olabilmek için kalpten her türlü tereddüdü söküp atmak gerekir Çünkü imanla tereddüt bir arada olmaz
Bu yüzden iman, insanin kalbinin derinliklerine öylesine kök salmalı ki
onu İslâm’a aykırı davranışlardan alıkoymalı, onun zihniyetinin,
ahlakinin ve davranışlarının İslâm’a göre şekillenmesine imkan vermeli


İslâm’a girmek için herhangi bir aracıya ihtiyaç yoktur Bir kimse yukarıda belirttiğimiz hususlara inanmak suretiyle kendiliğinden İslâm’a girebilirBu hususta başkaları kendisine ancak bilgi vererek yardımcı olabilirler İslâm’a giren kimse kendisine, tam bir inanç berraklığı kazandıracak kaynağa ulaşmış olmaktadır Böylece önemli bir inanç değişiminden sonra ilk fırsatta bir de gusül (boy abdesti) alınmalıdır Gusül ilerde tarif edilecektir


En son Alphonso tarafından Paz Nis. 04, 2010 4:31 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi

_________________________________

genel bilgiler Red-bird-128genel bilgiler Black-bird-128genel bilgiler Blue-bird-128genel bilgiler Green-bird-128genel bilgiler Yellow-bird-128
MstfAldmr
MstfAldmr
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 1040
Kayıt tarihi : 26/11/09

https://trfrm.catsboard.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

genel bilgiler Empty Geri: genel bilgiler

Mesaj tarafından MstfAldmr Perş. Şub. 04, 2010 10:53 am

MÜSLÜMAN ÇOCUĞUNA DİNİ SUALLER
1. Müslümanmısın?
Elhamdülillah Müslümanım.
2. Müslümanım demenin manası nedir?
Allah'ı bir bilmek, Kur'an-ı Kerim'i ve Muhammed Aleyhisselam'ı tasdik etmektir.
3. Ne zamandan beri Müslümansın?
"Bela" dediğimiz zamandan beri Müslümanım.
4. "Bela" zamanı neye derler?
Misak'a derler. Yani Cenab-ı Hakk ruhlarımızı yarattığı vakit bunlara hitaben:
"Elestü birabbiküm" yani (Ben sizin rabbiniz değil miyim ?) diye sordu.
Onlar da: "Bela" (Evet Rabbimizsin) dediler.O zamandan beri Müslümanım demektir.
5. Rabbin kimdir?
Allah
6. Seni kim yarattı?
Allah
7. Sen kimin kulusun ?
Allah'ın kuluyum.
8. Allah kaçtır diyenlere ne dersin?
Allah birdir derim.
9. Allah'in bir olduğuna delilin nedir?
Sure-i Ihlas'ın ilk ayeti kerimesidir.
10. Bunun manası nedir?
Sen söyleki ey Habibim Allah birdir..
11. Allah'ın varlığına aklı delilin nedir?
Bu alemin varlığı ve alemdeki nizam ve intizamın devamıdır.
12. Allah'ın zati hakkında düşünce caiz midir?
Caiz değildir. Çünkü akıl Allah'ın zatini anlamaktan acizdir. Allah'ın ancak sıfatı hakkında düşünülür.
13. Nereden geldin, nereye gideceksin?
Allah'dan geldim, Allah'a gidecegim
14.Niçin geldin?
Allah'a kulluk için
15. Iman-ı yeis nedir?
Firavun gibi ölürken iman etmektir.
16. Bu iman muteber midir?
Değildir.
17. Tevbei yeis nedir?
Imanı ve ameli olan kimsenin ölürken günahlarından tevbe etmesidir.
18. Bu tevbe muteber midir?
Muteberdir.
19. Dinin hangi dindir?
Islam dinidir.
20. Kitabın hangi kitaptır?
Kur'an'dır.
21. Kıblen neresidir?
Kabe-i Muazzama dır.
22. Kimin zürriyetindensin?
Adem Aleyhisselam'ın zürriyetindenim.
23. Kimin milletindensin?
Ibrahim Aleyhisselam'in milletindenim.
24. Kimin ümmetindensin?
Muhammed Aleyhisselamın.
25. Peygamberimiz nerede doğdu ve şimdi nerede bulunuyor?
Mekke'de doğdu. Elli yaşından sonra Medine'ye hicret etti. şimdi Medine'de "Ravza-i Mütaharra"sındadır.
26. Peygamberimizin kaç adı vardır?
Güzel isimleri çoktur. Fakat dördünü bilmek lazımdır.Bunlar: Muhammed, Mustafa, Ahmed, Mahmud.
27. Peygamberimizin en çok kullanılan ismi nedir?
Hazret-i Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem'dir.
28. Peygamberimizin babasının adı nedir?
Abdullah'tır.
29. Annesinin adi nedir?
Amine'dir.
30. Süt annesinin adi nedir?
Halîme Hatun'dur.
31. Dedesinin adi nedir?
Abdülmüttaliptir.
32. Peygamberimiz kaç yaşında iken kendisine fiilen peygamberlik geldi?
40 yaşında.
33. Fiilen kaç sene peygamberlik yaptı?
23 sene peygamberlik yaptı.
34. Peygamberimiz nerede doğdu?
Mekke-i Mükerreme'de.
35. Hangi tarihte doğdu?
571 tarihinde
36. Hangi tarihte nereye hicret etti?
622 tarihinde Medine'ye hicret etti.
37. Fani hayatı hangi yılda kaç yaşında sona erdi?
632 yilinda, 63 yaşında sona erdi.
38. Peygamberimizin kaç kızı vardı?
Dört kızı vardı. 1) Zeynep 2) Rukiyye 3) Ümmü Gülsüm 4) Fatima (r.a.)'dır.
39. Peygamberimizin kaç oğlu doğdu?
Üç oğlu oldu. 1) Kasım 2) Abdullah (Diğer adı Tayyip)
3) Ibrahim (r.a) hazretleridir.

40. Peygamberimizin mübarek hanımlarını sayarmısın?
1) Hazret-i Hatice 2)Hazret-i Sevde 3) Hazret-i Aise
4) Hz. Hafsa 5) Hz. Zeynep b.Huzeyme6) Hz. Ümmi Seleme 7) Hz. Zeynep binti Cahs genel bilgiler Cool Hz. Cuveyriye 9) Hz. Ümmü Habibe 10) Hz. Safiyye 11) Hz. Meymune 12) Hazreti Mariye, (r.a)
41. Peygamberimizin hanımları bizim neyimiz olur?
Onlar bütün müminlerin annesidir.
42. Peygamberimizin ilk hanımı kimdir?
Hz.Hatice (r.a.) validemizdir. Efendimizden 15 yaş büyük olup 25 sene beraber hayat sürmüştür.
43. Peygamberimizin son hanımı kimdir?
Hz. Aise (r.a.) validemizdir.
44. Peygamberimizin 53 yaşindan sonra evlenmesinin sebep ve hikmetlerinin bazılarını sayarmısınız?
Peygamberimiz, kabilelerin Islamiyete bağlanmalarını temin, ayrıca
kadınlara ait hükümleri kadınlar vasıtasıyla yaymak, bazılarını
sefaletten kurtarmak, bazılarının ise iffet ve namuslarını korumak
için onlarla evlenmiştir. Asıl hikmet ve gaye kadınlar
vasıtasıyla Islam'ı yaymaktır.
45. Peygamberimizin en son vefat eden eşi kimdir?
Hz. Aişe (r.a)'dir.
46. Gelmiş ve gelecek insanların en yücesi kimdir?
Peygamberimiz Muhammed Mustafa
Sallallahü aleyhi ve sellem'dir.

47. Peygamber Efendimizin kaç torunu vardır?
Iki torunu vardır :1) Hasan 2) Hüseyin (radiyallahü anhuma) hazretleridir.
48. Bunlar kimin çocuklarıdır?
Hz. Ali ve Hz. Fatima (r.a.)'nındır.
49. Allah'ın emrettiği şeylerin en önemlisi nedir?
Tevhid'dir.
50. Tevhid nedir?
Allah'ı bir bilmek, yalnız ona kulluk etmektir.
51. Allah'ın yasakladığı en büyük günah nedir?
şirk'tir.
52. Şirk nedir?
Allah'a ortak koşmak, ondan başka Allah olduğunu söylemek.
53. Peygamber kime denir?
Ahkam-ı ilahiyeyi insanlara tebliğ için Allah'ın vazifelendirdiği zata denir.
54. Allah, peygamberleri niçin gönderdi?
şirkten korumak, tevhide çağırmak için
55. Allah tarafından mahlukata gönderilen peygamberlerin sayısı kaçtır?
Peygamberimizden yapılan bir rivayete göre yüz yirmi dört bin, bir rivayete göre, iki yüz yirmi dört bin.
56. En büyük peygamberler kaçtır?
5 dir. Hz.Muhammed (a.s.), Hz.Nuh (a.s.), Hz.Ibrahim (a.s.), Hz.Musa (a.s.) ve Hz. Isa (a.s.) dir.
57. Kur'an-i Kerim'de ismi geçen peygamberlerin sayısı kaçtır?
Yirmisekiz.
58. Isimlerini sayarmısınız?
Adem, Idris, Nuh, Hud, Salih, Ibrahim, Lut,Ismail, Ishak, Yakup,
Yusuf, Eyyup, Şuayp,Musa, Harun, Davud, Süleyman, Yunus, Ilyas,Elyesa,
Zülkifl, Zekerriyya, Yahya, Isa, Üzeyr, Lokman, Zülkarneyn ve Hazret-i
Muhammed Mustafa Salavatullahi ala nebiyyina ve aleyhim ecmaiyn
hazeratidir. Üzeytr, Lokman ve Zülkarneyn (aleyhimüsselam)
hazretlerine bazıları velidir, demislerdir.
59. Peygamberimiz bir millete mi yoksa bütün insanlığa mı gönderildi?
Bütün insanlığa gönderildi.
60. Resul nedir?
Müstakil bir islam hukuku getiren veya evvelki peygamberin islam hukukuna yeni hükümler ilave eden peygamberdir.
61. Nebi nedir?
Kendisinden önce veya zamanindaki resulun islam hukukuna tabi olan
peygamberdir. Her resul aynı zamanda nebidir, fakat her nebi resul
değildir.Her resul ayni zamanda nebidir. Fakat her nebi resul
değildir. Her ikisine peygamber denir.
62. Ilk nebi kimdir?
Adem (a.s.) dir.
63. Ilk resul kimdir?
Nuh (a.s.) dir.
64.Insanlar öldükten sonra ne olacaklar?
Dirilecekler
65. Dirildikten sonra ne olacaklar?
Dünyada yaptıklarının mükafatını veya cezasını görecekler.
66. Öldükten sonra dirilmeyi yalanlayan kimse ne olur?
Dinden çıkar, kâfir olur.
67. Melek nedir?
Allah'ın nurdan yarattığı ve istedikleri şekle girebilen, daima ibadet eden günahsız varlıklardır.
68. Dört büyük melek hangileridir?
Cebrail, Mikail, Israfil ve Azrail (A.S.)
69. Meleklerin görevleri nelerdir?
Allah'a hamd etmek, O'nu tesbih etmek, O'nu zikr etmek. O, ne emrediyorsa onu yapmaktır.
Bazı meleklerin özel görevleri vardır
.
70. Cebrail'in görevi nedir?
Peygamberlere vahiy ve kitap getirir.
71. Mikail'in görevi nedir?
Tabiat olayları, rızık taksimatıyla görevlidir.
72. Israfil'in görevi nedir?
Kiyamette Sur'a üflemek
73. Azrail'in görevi nedir?
Allah'ın emriyle can almak
74. Dört büyük kitap hangileridir ve hangi peygamberlere inmistir?
Tevrat Musa (A.S.), Zebur Davud (A.S.), Incil Isa (A.S.),
Kur'an-Kerim Peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallallahü aleyhi ve
sellem Efendimiz Hazretlerine inmiştir.
75. Suhuf ne demektir, kaç tanedir ve kimlere verilmiştir?
Cenab-ı Hakk'ın, dört kitaptan başka Cebrail (A.S.) vasıtasıyla
bazı peygamberlere gönderdiği sahifelere suhuf denir. Adem (A.S.) 10,
Şit (A.S.) 50, Idris (A.S.) 30, Ibrahim (A.S.) ise 10 suhuf
verilmiştir.
76. Mezhep kaçtır?
Ikidir.
77. Nelerdir?
Itikatta mezhep, amelde mezhep.
78. Itikattaki mezhep imamlari kaçtır ve kimlerdir?
Ikidir. Imam Ebu Mansur Muhammed Matüridi ve Imam Ebü'l Hasani'l Esari Hazretleridir.
79. Amelde mezhep kaçtır ve nelerdir?
Dörttür. Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli mezhepleridir.
80. Itikatta mezhebin nedir?
Ehl-i sünnet ve cemaat mezhebidir.
81. Amelde mezhebin nedir?
Hanefi mezhebidir
r.
82. Bizim itikattaki mezhebimizin imamı kimdir?
Ebu Mansur Muhammed Matüridi Hazretleridir.
83. Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhebine mensup olanların itikatta imamları kimdir?
Ebü'l Hasani'l Esari Hazretleridir.

84. Imam Ebu Muhammed Matüridi nerelidir,ne zaman vefat etmiştir?
Semerkand'ın Maturid köyündendir. Türktür.Hicri (333) tarihinde vefat etmiştir.
85. Imam Ebü'l Hasani'l Esari Hazretleri nerelidir? Ne zaman vefat etmiştir?
Basra'lı olup Hicri (324) tarihinde vefat etmiştir.
86. Namazın kazaya kalmasının meşru sebepleri kaçtır, sayarmısınız?
Üçtür. A) Uyku B) Muharebe esnasında düşmandan hiç fırsat bulamamak C) Unutmak.
87. Kaç tane kandil vardır, nelerdir?
Beş tane kandil vardir.
Mevlid Kandili : Peygamberimizin dünyaya geldiği gecedir.
Regaib Kandili : Hz. Amine'nin Peygamberimize hamile olduğunu anladığı gecedir.
Mirac Kandili : Peygamberimizin, ilahi saltanatı
seyretmek üzere Allah'ın daveti ve gücü ile bir mucize olarak göklere
ve daha nice alemlere seyahat ettiği gecedir.
Berat Kandili : Kur'an-i Kerim'in levh-i
mahfuzdan sema-i dünyaya indirildiği, insanların bir senelikhayat
ve rızıklarının gözden geçirildiği, müslümanların af ve lütuflara nail
olduğu gecedir.
Kadir Gecesi : Kur'an-i Kerim'in dünya semasından Peygamberimize indirilmeye başladığı gecedir.
88. Kabir suali kime sorulmaz?
Peygamberlere, çocuklara ve delilere
89. Din nedir?
Akıl sahibi insanları kendi istek ve arzularıyla sırf hayır ve saadete ulaştıran, ilahi bir kanundur.
90. Islam nedir?
Peygamber Efendimizin tebliğ buyurduğu hükümleri kalb ile tasdik, dil ile ikrar edip, onları bütün hayatında yaşamaktır.

"Eşhedu en lâ ilâhe illallâh ve

eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Rasûlüh."

ŞEYTANIN EN TATLI 12 SÖZÜ


1 - BİR DEFAYLA BİR ŞEY OLMAZ


2 - DAHA GENCİZ.

3 - ALLAH (C.C) KALP TEMİZLİĞİNE BAKAR.

4 - ALLAH (C.C.) İLE KUL ARASINA GİRİLMEZ.

5 - EMEKLİ OLDUKTAN SONRA.

6 - ZAMAN SİZE DEĞİL SİZ ZAMANA UYUN.

7 - BİR ŞEY OLMAZ Allah(C.C) AFFEDER.

8 - BU KADAR GÜNAHTAN SONRA BİRAZ ZOR AFFEDİLİRSİN.

9 - FAZLA DÜŞÜNME KAFAYI YERSİN.

10 - CEHENDEMDE BİR SÜRE YANDIKTAN SONRA CENNNETE GİRMEYECEKMİYİZ. (Sanki kibrit çöpünün ateşine dayana biliyormuş gibi)

11 - BİZ BÜYÜKLERİMİZDEN BÖYLE GÖRDÜK.

12 - AMAN HA DİKKAT BEYNİNİZİ YIKAMASINLAR.

ŞEYTAN VE DOSTLARI

Bir gün Şeytan, dünya çapında konvansiyonel bir toplantı için tüm dostlarını çağırmış.

Açılış konuşmasında demiş ki:

Müslümanların
Camilere gitmesini engelleyemiyoruz. Kur'an okumalarını ve gerçekleri
öğrenmelerini de engelleyemiyoruz. Allah ve elçisi ile
sağlam ilişkiler kurmalarını da engelleyemiyoruz.


Allah
ile bir kere bağlantı kurduklarında üzerlerindeki gücümüz kırılıyor.
Dostları demiş ki: Gerçekten zor bir durum, peki ne yapalım? Şeytan
demiş ki: Bırakın Camilere gitsinler. Fakat zamanlarını çalın, böylece
Allah ve elçisi ile bağlantı kuramasınlar. .


Sizden
isteğim budur. Şeytan devam etmiş: Dikkatlerini dağıtın, böylece gün
boyunca Allah ile hayati öneme sahip bağlantıyı kuramasınlar. Dostları
şaşırmış: Bunu nasıl başaracağız?


Şeytan:
Hayatın önemsiz ayrıntılarıyla zihinlerini
sürekli meşgul et! Müslümanların kulaklarına şunu fısılda: Harca,
harca, harca.. Borç al, borç al, borç al..'


Kadınlarını
işe girip uzun saatler boyunca çalışmaları için ikna et ! Erkeklerin
haftada 6-7 gün, günde 10-12 saat çalışmalarını ve böylece hayatlarında
boşluk kalmaması için planlar yap! Çocukları ile zaman geçirmelerini
engelle!


Evleri
ferahladıkları bir yer olmaktan çıkacaktır! Zihinlerini o kadar meşgul
et ki kendi iç seslerini (oto kritik, nefis muhasebesi)
dinleyemesinler! Böylece kafaları karışacak, Allah ve elçisi ile
zihinsel beraberlikleri kopacaktır. Bravooo, mükemmel fikir, diye
alkışlamış dostları. Durun, daha bitmedi, diye devam etmiş
Şeytan:

Kahvehanelerde,
doktor muayenehanelerinde, kafe'lerde masaları gazete ve dergilerle
doldur! Zihinlerini 24 saat haber bombardımanına tut! Araba kullanma
esnasında tefekkür etmelerini, İnternete girenlerinin mailboxlarını,
junk maillerle, sipariş katalogları ile, bahislerle, çekilişlerle,
promosyon ürünleri ile ve boş umutlarla doldur! Gazete ve TV'leri ince
yapılı güzel modellerle doldur ki kocaları dış güzelliğin önemli
olduğuna inansınlar ve hanımlarından hoşlanmasınlar! Kadınların,
akşamları kocalarıyla ilgilenemeyecek kadar çok yorulmasını sağla! Eğer
kadınlar, erkeklerin ihtiyacı olan sevgiyi veremezlerse, erkekler bu
sevgiyi başka yerlerde arayacaklardı r!


Çocuklarına namazın önemini anlatmalarını engellemek için hikaye kitaplarını tavsiye et!

Doğaya
çıkıp Allahın yaratma sıfatını görmelerini engellemek için onları çok
meşgul et, eğlence parklarına, fuarlara, spor karşılaşmalarına,
oyunlara, konserlere, sinemalara vs götür! Oralarda kavga çıkarıp
birbirlerini vurmaları sağla! Bizim işimiz fitne çıkarmaktır, bunu
unutma! İslami dostluklar ve sohbetler yerine, taraftar-parti
dostluklarını ve dedikoduları teşvik et! İşte plan bu! Futbol,
hayatlarının odağı olsun. Futbolcuların isimlerini çocuklarına
ezberletmeyi marifet
saysınlar! Ancak İslamın şartlarını merak bile etmesinler! Kurnazca
plan için dostları şeytanı çılgınca alkışlamışlar ve ülkelere
dağılırken Müslümanları daha fazla meşgul edeceklerine, telaş içinde
oraya buraya koşuşturacakları na, Allah'a, Elçisine ve ailelerine daha
az zaman ayırtacaklarına söz vermişler. Sence bu
plan başarılı mı?

_________________________________

genel bilgiler Red-bird-128genel bilgiler Black-bird-128genel bilgiler Blue-bird-128genel bilgiler Green-bird-128genel bilgiler Yellow-bird-128
MstfAldmr
MstfAldmr
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 1040
Kayıt tarihi : 26/11/09

https://trfrm.catsboard.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

genel bilgiler Empty Geri: genel bilgiler

Mesaj tarafından MstfAldmr Perş. Şub. 04, 2010 10:54 am

İman nedir
Sual: İman nedir?
CEVAP
İman,
bildirilen altı esasa inanmak ve Allahü teâlâ tarafından bildirilen,
Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâ tarafından getirdiği emir ve
yasakların hepsine inanmak ve inandığını dil ile söylemek demektir.

Amentü şöyledir:
Âmentü
billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rüsülihi vel yevmil ahiri ve
bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel ba'sü ba'del mevti
hakkun. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve
resülühü.

[Yani, Allah’a, meleklerine, gönderdiği kitaplarına, peygamberlerine,
ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, öldükten
sonra dirilmeye inanıyorum. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed
aleyhisselamın da Allah’ın kulu ve son Peygamberi olduğuna şehadet
ediyorum.]

İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği dini, akla,
tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan tasdik etmek yani
kabul edip, beğenip, inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik etmek,
aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve aklı
birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. Tam
olmayınca, iman olmaz. Allahü teâlâ, (Onlar gayba [görmedikleri halde Resulümün bildirdiği her şeye] iman ederler) buyuruyor. (Bekara 3) Resulü de, (Dini [hükümleri, dinde bildirilenleri] aklı ile ölçenden daha zararlısı yoktur) buyurdu. (Taberani)

Nazara yani göz değmesine inanmayan bir kimse, (Bugün fen, gözle
görülemeyen şuaların iş yaptığını açıklıyor. Mesela bir kumanda ile
TV’yi, radyoyu veya arabamızı açıp kapatabiliyoruz. Bunun için
gözlerden çıkan şuanın zarar verebileceğine artık inanıyorum) dese
bunun kıymeti olmaz. Çünkü bu insan dine değil, kumandadan çıkan şuaya
inanıyor. Yahut şua ile birlikte Peygambere inanıyor. Yani fen kabul
ettiği için, şuaların etkisini gözü ile gördüğü için inanıyor ki bu
iman olmaz. Dinde bildirilen her şeyi, fen ispat edemese de, fayda veya
zararını gözü ile görmese de, yine inanmak lazımdır. Hakiki iman gayba
inanmaktır yani görmeden inanmaktır. Gördükten sonra artık o iman
olmaz. Gördüğünü itiraf etmek olur. Bekara suresinin 3. âyetinde, gayba
inanmak, görmeden inanmak övülüyor. İmanın altı şartı da gayba inanmayı
gerektirmektedir. Çünkü hiç birisini görmüş değiliz.

Peygamber efendimiz, aşağıda bildirilen iman ile ilgili âyetleri açıklayarak imanı şöyle tarif etti:
(İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, [yani Kıyamete, Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana],
kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, ölüme, öldükten sonra
dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Onun
kulu ve resulü olduğuma şehadet etmektir.)
[Buhari, Müslim, Nesai]

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Asıl iyilik; Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, nebilere inanmaktır.) [Bekara177]
(Onlar gayba [Allah'a, meleklere, kıyamete, cennete, cehenneme görmedikleri halde] inanırlar.) [Bekara 3]

(Onlar, sana indirilene, senden önceki kitaplara ve ahirete iman ederler.) [Bekara 4]

Bu üç âyette, Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, peygamberlere ve gayba inanmak bildiriliyor.

(Allah, onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir.) [Bekara 255]

(Ölümü Allah’ın iznine bağlı olmayan hiç kimse yoktur.) [Al-i İmran 145]

(Ölüm zamanını takdir eden ancak Allah’tır.) [Enam 2]

Bu üç âyet, takdirin Allah tarafından olduğunu bildirmekte, kadere iman etmeyi göstermektedir.

(Kendilerine
bir iyilik dokununca, "Bu Allah’tan" derler; başlarına bir kötülük
gelince de "Bu senin yüzünden" derler. “Küllün min indillah”
[Hepsi Allah’tandır] de, bunlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar.) [Nisa 78]
Bu âyet, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu bildirmektedir.

(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın Resulü ve nebilerin sonuncusudur.) [Ahzab 40]
Bu âyet de, Resulullahın peygamber olduğunu bildirmektedir.

Amentü’nün manası
Amentü’yü bildiren hadis-i şerif şu mealdedir:
(İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, [yani Kıyamete, Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana],
kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, ölüme, öldükten sonra
dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Onun
kulu ve resulü olduğuma şehadet etmektir.)
[Buhari, Müslim, Nesai]
Allah’a inanmak:
Allahü teâlânın varlığına, birliğine, Ondan başka ilah olmadığına, her
şeyi yoktan yarattığına, Ondan başka yaratıcı olmadığına kalben
inanmak, kabul etmek demektir. Âlemlere rahmet olarak gönderdiği son
Peygamberi Muhammed aleyhisselam vasıtasıyla bildirdiği dinin hepsini
kabul etmek, beğenmek demektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158]

Meleklere inanmak:
Melekler nurani cisimlerdir. Hiçbirinde erkeklik dişilik yoktur.
Hepsinin günahsız, emin olduğunu kabul etmek, tasdik etmek, yaptıkları
işleri beğenmek şarttır. Bir âyet-i kerime meali:
(Asıl iyilik; Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, nebilere inanmaktır.) [Bekara 177]

Kitaplara inanmak:
Zebur, Tevrat, İncil, Kur’an

ve diğer kitapların Allahü teâlâ tarafından gönderildiğine, hepsinin
hak olduğuna, ancak son kitap Kur’an-ı kerimle diğerlerinin [Hiç birisi
değişmemiş bile olsa] Allahü teâlâ tarafından nesh edildiğine yani
yürürlükten kaldırıldığına iman etmek, böyle olduğunu kabul etmek
demektir. Ayrıca, Kur’an-ı kerimden önceki kitapların insanlar
tarafından değiştirildiğini, Allah kelamı olmaktan çıktıklarını bilmek,
bunu kabul ve tasdik etmek demektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Onlar, sana indirilene [Kur’an-ı kerime], senden önceki indirilen kitaplara iman ederler.) [Bekara 4]

Peygamberlere inanmak:
Peygamberlerin
hepsinin Allahü teâlâ tarafından seçilmiş olup, sadık, doğru sözlü,
günahtan masum olduklarını kabul ile tasdik etmek demektir. Onlardan
birini bile kabul etmeyen, beğenmeyen kimse, kâfir olur. Peygamberlerin
ilkinin Âdem aleyhisselam ve sonuncusunun, Muhammed aleyhisselam
olduğuna iman etmek, kabul ve tasdik etmek demektir. Peygamber
efendimizin bildirdiği dini hükümlerin hepsini, en güzel şekilde ve
eksiksiz tebliğ ettiğine inanmak, bu emir ve yasakların hepsini kabul
edip, hepsini beğenmek demektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Bütün Peygamberlere iman edip, hiçbirini diğerinden ayırmayanlar Allah’ın mükafatına kavuşacaktır.)
[Nisa 152]

Kaza ve kadere inanmak:
Allahü
teâlânın insanlara cüzi irade verdiğini, insanların bu cüzi iradeye
göre tercih ettikleri ve yaptıkları her şeyi Allahü teâlânın
yarattığına iman etmek demektir. Hayır ve şer, her şeyi kulların talep
ettiklerini, Allah’ın da bunu dilediği takdirde yarattığını bilmek,
bunu kabul ile tasdik etmek ve beğenmek demektir. Bir âyet-i kerime
meali:
(Allah’ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.) [Ahzab 38]

Ahirete inanmak:
İnsanların kıyamet kopunca, dirileceklerine, hesap ve mizandan sonra,
Müslümanların Cennete, kâfirlerin Cehenneme gideceklerine ve orada
ebedi kalacaklarına iman etmek, bunu kabul etmek ve beğenmek demektir.
Bir âyet-i kerime meali:
(Onlar [Müslümanlar], ahiret gününe iman ederler.) [Bekara 4]

Kelime-i şehadete inanmak şöyle olmalı:
Ben şehadet ederim ki, yani görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki,
Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed
aleyhisselam Onun kulu, resulü ve son Peygamberidir. İki âyet-i kerime
meali:
(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın Resulü ve nebilerin sonuncusudur.) [Ahzab 40]

(Allah’a ve resulüne inananlara, rableri katında nurları ve ecirleri vardır.) [Hadid 19]

İnanmak ne demek?
Sual: Müslüman olmak için Amentü’deki altı esasa inanmak şarttır, ama inanmak ne demektir?
CEVAP
İnanmak, görmüş gibi, kabul etmek, tasdik etmek, beğenmek demektir. Bir
insanın Müslüman olabilmesi için, iman sahibi olması, yani dinimizin
emir ve yasaklarına inanması şarttır. Yalnız inanması da kâfi değildir;
bu emirleri beğenmesi ve sevmesi de şarttır. Bu da bir bilgi işidir.
Yapıp yapmamak ayrı, bunları kabul etmek, beğenmek ve sevmek ayrı
şeydir. Yapıp yapmamak günah ve sevapla ilgili, kabul etmek ve beğenmek
imanla ilgilidir. İmanın altı esası bir bütün olup, çok önemlidir. Ufak
bir şüphe götürmez. İnandığı halde, birini bile beğenmemek kâfirliktir.

İmanın tarifi nedir?
İmanı şöyle tarif ediyorsunuz:
"İman,
Muhammed aleyhisselamın, peygamber olarak bildirdiği şeyleri, tahkik
etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye danışmaksızın, tasdik ve itikat
etmektir, inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik ederse, aklı tasdik
etmiş olur, resulü tasdik etmiş olmaz. Veya, resulü ve aklı birlikte
tasdik etmiş olur ki, o zaman peygambere itimat tam olmaz. İtimat tam
olmayınca, iman olmaz. İman, Amentü’deki 6 esasa kesin olarak inanmaktır. Çünkü iyiler övülürken, (Onlar gayba inanır) buyuruluyor."
Bu tarif, Kur'ana zıttır, Bekara suresinin 62. âyetine aykırıdır. İman
sadece Allah’a ve ahirete olması gerekir. Bu tarifin Muhammedi tavırla
hiç bir alakası yoktur.
CEVAP
(Muhammedi)

ifadesi uygun değildir. Bu, Peygamber efendimizin Allah’ın Resulü
olduğuna inanmayan, Kur'anın Allah’ın kelamı değil, Muhammed
aleyhisselamın sözü olduğunu savunan müsteşriklerin ve misyonerlerin
ifadesidir. İman edilmesi gereken hususlar sadece Bekara 62 de mi
bildiriliyor? Diğer âyetleri niye gizliyorsunuz? Güneş balçıkla
sıvanmaz. İman sadece Allah’a ve ahirete değil, Amentü’deki altı esasa inanmaktır. Bekara
suresinin 3. âyetinde, gayba inanmak, görmeden inanmak övülüyor. İmanın
altı şartı da gayba inanmaktır. Çünkü hiç birisini görmüş değiliz.

Peygamberlerden sonra bütün insanların en üstünü olan Hazret-i Ebu Bekir bu üstünlüğe kavuşup nasıl Sıddık lakabını aldı biliyor musunuz? (Allah ne diyorsa doğrudur, Allah’ın resulü ne diyorsa doğrudur) demesi yüzünden bu dereceye yükselmiştir. Kâfirler, (Muhammed, Ebu Bekir’e galiba sihir yapmış, çünkü görmeden inanıyor, bir anda onun Miraca gidip geldiğini tasdik ediyor) diye hayrette kaldılar.

Peygamber efendimiz, aşağıda bildirilen iman ile ilgili âyetleri açıklayarak imanı şöyle tarif etti:
(İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, [yani Kıyamete, Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana],
kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, ölüme, öldükten sonra
dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Onun
kulu ve resulü olduğuma şehadet etmektir.)
[Buhari, Müslim, Nesai]

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Asıl iyilik; Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, nebilere inanmaktır.) [Bekara177]
(Onlar gayba [Allah'a, meleklere, kıyamete, cennete, cehenneme görmedikleri halde] inanırlar.) [Bekara 3]

(Onlar, sana indirilene, senden önceki kitaplara ve ahirete iman ederler.) [Bekara 4]

Bu üç âyette, Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, peygamberlere ve gayba inanmak bildiriliyor.

(Allah, onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir.) [Bekara 255]

(Ölümü Allah’ın iznine bağlı olmayan hiç kimse yoktur.) [Al-i İmran 145]

(Ölüm zamanını takdir eden ancak Allah’tır.) [Enam 2]

Bu üç âyet, takdirin Allah tarafından olduğunu bildirmekte, kadere iman etmeyi göstermektedir.

(Kendilerine
bir iyilik dokununca, "Bu Allah’tan" derler; başlarına bir kötülük
gelince de "Bu senin yüzünden" derler. “Küllün min indillah”
[Hepsi Allah’tandır] de, bunlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar.) [Nisa 78]
Bu âyet, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu bildirmektedir.

(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın Resulü ve nebilerin sonuncusudur.) [Ahzab 40]
Bu âyet de, Resulullahın Peygamber olduğunu bildirmektedir.

İman herkese lazım
Sual:
İman etmek akıl icabı değil midir?
CEVAP
İmanı
olmayan kimsenin sonsuz olarak Cehennem ateşinde yanacağını Peygamber
efendimiz haber verdi. Bu haber elbette doğrudur. Buna inanmak, Allahü
teâlânın var olduğuna, bir olduğuna inanmak gibi lazımdır. Sonsuz
olarak ateşte yanmak ne demektir? Herhangi bir insan, sonsuz olarak
ateşte yanmak felaketini düşünürse, korkudan aklını kaçırması lazım
gelir. Bu korkunç felaketten kurtulmak çaresini arar. Bunun çaresi ise,
çok kolaydır. (Allahü teâlânın var ve bir olduğuna ve Muhammed
aleyhisselamın Onun son Peygamberi olduğuna ve Onun haber verdiği
şeylerin hepsinin doğru olduğuna inanmak ve beğenmek) insanı bu sonsuz
felaketten kurtarmaktadır.

Bir kimse ben bu sonsuz yanmaya inanmıyorum, bunun için böyle bir
felaketten korkmuyorum, bu felaketten kurtulmak çaresini aramıyorum
derse, buna, (İnanmamak için elinde senedin, vesikan var mı? Hangi
ilim, hangi fen inanmana engel oluyor?) denirse ne cevap verecektir?
Elbette hiçbir vesika gösteremiyecektir. Senedi, vesikası olmayan söze
ilim, fen denir mi? Buna zan ve ihtimal denir. Milyonda, milyarda bir
ihtimali olsa da, (sonsuz olarak ateşte yanmak) korkunç felaketinden
sakınmak lazım olmaz mı? Az bir aklı olan kimse bile, böyle felaketten
sakınmaz mı? Sonsuz ateşte yanmak ihtimalinden kurtulmak çaresini
aramaz mı? Görülüyor ki, her akıl sahibinin iman etmesi lazımdır.

İman etmek için vergi vermek, mal ödemek, yük taşımak, zevkli tatlı
şeylerden kaçınmak gibi sıkıntılara katlanmak lazım değildir. Yalnız
kalb ile, ihlas ile, samimi olarak inanmak yeterlidir. Bu inancını
inanmayanlara bildirmek de şart değildir. İmam-ı Rabbani hazretleri
buyuruyor ki, (Sonsuz ateşte yanmaya inanmayanın, buna çok az da bir
ihtimal vermesi, zannetmesi akıl icabıdır). Sonsuz olarak ateşte yanmak
ihtimali karşısında, bunun yegane ve kesin çaresi olan iman nimetinden
kaçınmak, ahmaklık, hem de çok büyük şaşkınlık olmaz mı?

İmandan mahrum olan
Sual:
(İman edenin, neyi yok; imandan mahrum olanın neyi var ki?) sözü, ne demektir?
CEVAP
Hüküm,
neticeye göre verilir. Ebedi kâr ve zarara bakılır. Ebedi nimetlere
kavuşmanın veya ebedi azaplara düşmenin sebebi, insanda bir hazinenin
varlığına veya yokluğuna bağlıdır. Bu hazine imandır, Müslüman
olmaktır. Bu hazineye malik olanın her şeyi var demektir. Bu hazineden
mahrum kalanın da, hiçbir şeyi yok demektir. Mesela dünyanın en fakir
insanı salih bir Müslüman olsun. Bu çok fakir Müslümana, (Dünyanın
bütün servetini, her şeyin tapusunu sana vereceğiz, dünyanın lideri de,
sen olacaksın, ama; imanını bırak) deseler. O, çok fakir Müslüman, bunu
asla kabul etmez. Demek ki, iman sahibi, dünyadaki bütün servetin satın
alamayacağı bir hazineye ve erişilemeyecek bir makama sahiptir.

Netice olarak, Allahü teâlâya iman eden kimse, o haliyle de ölürse,
ebedi Cennetliktir. Başka hiç bir şeyi olmasa da, ne önemi var? İmandan
mahrum olanın akıbeti ise, ebedi Cehennemdir. Bütün dünya onun olsa da,
neye faydası olur? Onun için bir iş yaparken, bu işten Allahü teâlâ
razı mı, değil mi ona bakmak gerekir. O, razı ise başka hiç kimse razı
olmasa da, önemi yoktur. O razı değilse, herkes razı olsa da, beğense
de, hiç kıymeti olmaz. O halde her işte ölçümüz, Allahü teâlânın rızası
olmalıdır.

Dil ile ikrar
Sual:
Bir ingiliz arkadaşım var. Müslüman olmuş, namaz kılıyormuş ama, hiç
kimseye söylememiş. İngilizler Müslüman olduğunu duyarsa, iyi gözle
bakmayacaklarını söylüyor. Kitaplarda okumuş, kalb ile tasdik, dil ile
ikrar etmek gerekiyor, şimdi ben kaç kişinin yanında Müslümanlığımı
ikrar etmem gerekir diyor. İkrar etmeden veya edemeden ölsem Müslüman
sayılmaz mıyım diyor.
CEVAP
Evet iman etmek için kalb
ile tasdik dil ile de ikrar gerekir. Ancak, onun dil ile başkalarına
ikrar etmesi gerekmez. İslam ülkesinde ikrar etmesi gerekir ki,
Müslüman olarak bilinsin ve Müslümanlara yapılan muamele ona yapılsın
ve Müslüman mezarlığına defnedilsin.

İnanmak ve beğenmek
Sual:
Cennete, Cehenneme ve Allah’a inanan herkes mümindir ve Cennete gider deniyor. Böyle bir şey var mıdır?
CEVAP
Çok
yanlış bu! Şeytan da Allah’a inanıyor, o da Cennete Cehenneme inanıyor.
Hatta imanın diğer şartlarına da inanıyor. Meleklere inanıyor,
Peygamberlere inanıyor, gönderilen kitaplara inanıyor. Öldükten sonra
dirilmeye inanıyor. Hesaba, kitaba inanıyor yani bunları biliyor. Demek
ki Amentü’ye sadece inanmakla, bunları bilmekle iman olmuyor. Amentü’de
bildirilen altı esasa inanmakla birlikte, Allahü teâlâ tarafından
bildirilen emir ve yasakların tamamını kabul etmek ve hepsini beğenmek
de şarttır. Birini bile beğenmeyen müslüman olamaz. Bir de, Hubb-i
fillah, buğd-i fillah var. Yani Allah dostlarını dost, düşmanlarını
düşman bilmek gerekir. Tersi, yani Allah dostlarını düşman,
düşmanlarını da dost bilen kimse mümin olamaz.

Demek ki Amentü’ye şeytan da inanıyor, hepsini teker teker biliyor.
Ancak şeytan, inandığı, teker teker bildiği bu şeyleri kabul etmiyor,
beğenmiyor ve Allah dostlarını düşman, düşmanlarını da dost biliyor.
Şeytan gibi bilen ve inanan kimse mümin olmaz.

En faziletli iman
Sual:
En faziletli iman nedir?
CEVAP
İmanın
altı şartına inanıp, hubb-i fillah ve buğd-i fillaha sahip olduktan
sonra, hep Allahü teâlâyı hatırlamak, her işini dine uygun olarak,
Allah için yapmaktır. Bir hadis-i şerif meali:
(En faziletli iman, nerede olursan ol, Allahü teâlânın seninle beraber olduğunu bilmendir.)

_________________________________

genel bilgiler Red-bird-128genel bilgiler Black-bird-128genel bilgiler Blue-bird-128genel bilgiler Green-bird-128genel bilgiler Yellow-bird-128
MstfAldmr
MstfAldmr
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 1040
Kayıt tarihi : 26/11/09

https://trfrm.catsboard.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

genel bilgiler Empty Geri: genel bilgiler

Mesaj tarafından MstfAldmr Perş. Şub. 04, 2010 10:55 am

babası:hz.abdullah ibn-i abdülmuttalib
anası:hz.amine binti veheb
dedesi:abdülmuttalib bin haşim bin abdimenaf
anneannesi:ümmüamene
ana dedesi:vehheb
babaannesi:fatıma
amcaları:ebu talib,ebu leheb,gaydak,hacl,abdülkabe,mukavvim,zübeyr,dirar, kusem,hamza-i seyyidüş-şüheda-iesedullah(r.anh),hz. abbas
halaları:hz.safiyye,atike,ümmühakimbeyda,berre,ümeyme,erva
köleleri:zeyd bin harise,şükran,selman,
google_protectAndRun("ads_core.google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);

_________________________________

genel bilgiler Red-bird-128genel bilgiler Black-bird-128genel bilgiler Blue-bird-128genel bilgiler Green-bird-128genel bilgiler Yellow-bird-128
MstfAldmr
MstfAldmr
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 1040
Kayıt tarihi : 26/11/09

https://trfrm.catsboard.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

genel bilgiler Empty Geri: genel bilgiler

Mesaj tarafından MstfAldmr Perş. Şub. 04, 2010 10:55 am

Kur'an'ı Kerim'e
yöneldiğimizde söz konusu kelimenin çoğunlukla ilk üç manasının
(köle,itaat ve kulluk) kullanılmış olduğu islam alimleri
acıklamışlardır ve bizlerde ayetlerde bunları açıkca anlayabiliyoruz
ALLAH kuranı biz anlayamayacaksak ve zorlanalım diye
indirmemiştir.resulullah s.a.v ile bizzat hakikatını acıklayıp ve
te'vilini yaparak rehber olmuştur.


I. Kölelik ve İtaat Manasında İbadet


İbadet kavramının birinci ve ikinci manaları ile ilgili misaller şunlardır:


"Sonra
Musa ve kardeşi Harun'u, ayetlerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve
önde gelen çevresine gönderdik.Ancak onlar büyüklük tasladılar.Şu iki
adamın kavmi bize kölelik ederken,şimdi biz kalkıp bizim gibi iki
insana mı inanacağız,dediler." (Müminun, 45-47)

"
(Firavun'un çocukluğundan beri besleyip büyütmekten bahisle Hz.Musa'yı
nankörlükle suçlaması üzerine) Hz.Musa şöyle dedi; "Başıma kaktığın bu
nimet İsrailoğullarını köle kılmandan ötürüdür." (Şuara, 22)


Bu
iki ayette ibadet ile kastedilen kölelik,itaat ve emirlere uymaktır.
Firavun "Musa ve Harun'un kavmi bizim kölemizdir" demişti.Yani "bizim
kölemiz ve emirlerimize itaat edenlerdir" demek istemişti.


"Ey
iman edenler,eğer siz bana ibadet ediyorsanız, size bağışlamış
bulunduğumuz temiz şeylerden yiyin ve Allah'a şükredin." (Bakara, 172)



Bu
ayetin nüzul sebebi şudur: İslam'dan önceki Arap toplumu atalarından
kalma örf ve adetlere ve önderlerinin koymuş olduğu yasalara u*****
yeme ve içmede çeşitli engeller ve yasaklar koyarlardı.Bu insanlar
İslam'ı kabul edince Allah Teala şöyle buyurdu: "Eğer siz bana ibadet
ediyorsanız,bütün o eski yasakları kaldırın ve benim size helal
ettiklerimi hiçbir sakınca görmeden yiyin için." Bunun manası açıkça
şudur; Eğer siz önderlerinize ve büyüklerinize kulluğu,boyun eğmeyi ve
itaatı bırakıp ta yalnızca bana boyun eğip,kulluk ve itaat ediyorsanız,
sizin için artık helal ve haram kılma hususunda onlara değil,bana
uymanız,onların yasalarını tümüyle reddetmeniz gerekir.Bu da gösteriyor
ki,yukarıdaki ayette de ibadet kelimesi sadece kölelik ve itaat
manasında kullanılmıştır.



"De
ki; Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size söyleyeyim mi? Allah
kim(ler)e lanet ve gazap etmiş,kimlerden maymunlar,domuzlar ve tağuta
kulluk(ibadet) edenler kılmışsa,işte onların yeri daha kötüdür ve onlar
düz yoldan daha çok sapmışlardır." (Maide, 60)

"Andolsun ki biz her kavme 'Allah'a ibadet edin ve tağuta ibadetten kaçının' diye bir elçi gönderdik." (Nahl, 36)
"Tağuta kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a yönelenlere müjde var.Müjdele kullarımı!.." (Zümer, 17)


Bu
üç ayette de "tağuta ibadet"le kastedilen tağuta itaat ve
köleliktir.Daha önce de işaret ettiğimiz gibi,Kur'an terminolojisinde
tağut kavramıyla,Allah'a isyan ederek Allah'ın mülkünde kendi buyruk ve
yasalarını hakim kılmaya çalışan ve O'nun kullarını ya zorbalık ve
terörle yada vaad,ulufe veya propaganda gibi aldatıcı yollarla
kendisine itaat ve kulluğa çağıran her türlü
devlet,hükümet,düzen,sistem,önder,kişi ve zümre ifade edilmektedir.
Kur'an'a göre bu tür sistem, kişi yada zümrelere boyun eğmek ve ona
itaat ederek onun koyduğu buyruk ve yasalara bilerek isteyerek uymak
açıkça tağuta kulluk,tağuta ibadet etmek demektir.



II. İtaat Anlamında İbadet


Aşağıdaki ayetlerde ibadet kelimesi sadece ikinci anlamda yani itaat anlamında kullanılmıştır.
"Ey Ademoğulları, Ben size şeytana tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır diye bildirmedim mi?" (Yasin, 60)

Grupsal
cinnetlerin bir türü olarak günümüzde nadiren rastlanan küçük,gizli
şarlatanlıkların dışında dünyada hiç kimsenin şeytana tapmadığı
açıktır.Bilakis, her taraftan ona lanet yağmaktadır.Bu nedenle Allah
Teala, hesap günü Ademoğlunu şeytana tapmasından dolayı
suçlamayacaktır.Fakat O, şeytanın vesvesesine uymakla, onun telkin
ettiği emirlere itaat etmekle ve işaret ettiği yollara koşuşturmakla
suçlanacaktır.

"(Kıyamet
günü Allah Teala şöyle buyurur) Zulmedenleri, onlarla işbirliği
edenleri ve Allah'ı bırakıp ta taptıklarını bir araya getirip
toplayın.Onları cehennem yoluna koyun…" (Saffat, 22-23)


"Birbirlerine
dönüp sorgulamaya başlarlar. (Tabi olanlar tabi olduklarına) 'Doğrusu
siz bize hayır yoluyla gelenlerden idiniz' deyince (onların tabi
oldukları) 'hayır siz inanmış kimseler değildiniz.Sizin üzerinizde
bizim bir nüfuzumuz yoktu.Bilakis siz,azmış bir kavimdiniz' derler."
(Saffat, 27-32)


Bu
ayet-i kerimelerde Allah'tan başkalarına kulluk edenlerle, kendilerine
kulluk edilenler arasında geçen temsili söyleşide aktarılan soru ve
cevaplar açıkça göstermektedir ki, bu ikinciler tanrı yerine konulan
sembolik varlıklar yada putlar değil, insanların önüne kurtarıcı yada
yol gösterici kılığında çıkıp onları Allah'ın yolundan çeviren, onlara
Allah'ın dininden başka dinler öneren lider konumundaki nüfuzlu
kimseler,kavim,kabile,aşiret büyükleri yahut din adamlarıdır.Söz konusu
önderler,tesbih,cübbe,seccade v.s. ile Allah'ın kullarını aldatarak
kendi amaçlarına ulaşmış,ıslah ve yardımseverlik iddialarıyla kötülük
ve bozgunculuğu yaymışlardır.Bu gibi kimseleri körü körüne taklit
etmek, hiçbir sorgulamaya tabi tutmadan buyruklarına boyun eğmek bu
ayette ibadet kavramıyla ifade edilmektedir:



"Onlar,
Allah'ı bırakıp ta bilginlerini ve din büyüklerini rabler
edindiler.Aynı şekilde Mesih ibn-i Meryem'i de.Halbuki tek tanrıdan
başkasına ibadet etmekle emrolunmamışlardı." (Tevbe, 31)



Burada
bilgin ve din büyüklerini rabler edinip, onlara ibadet etmekten kasıt,
onları emir ve yasaklamaya (nehiy) yetkili görmek, Allah ve
peygamberden gelen hiçbir delili olmadan onlara itaat
etmektir.Peygamber Efendimizden nakledilen sahih rivayetlerde bu
anlamın doğrulandığını görüyoruz; Peygamber Efendimize "biz bilgin ve
din büyüklerimize katiyen ibadet etmedik" diye bildirilince O şöyle
cevap vermişti; "Onların helal kıldıklarını helal, haram kıldıklarını
da haram olarak görmüyor muydunuz?"



III. Tapınma Anlamında İbadet


Şimdi
ibadet kavramını, tapınma anlamındaki üçüncü anlamıyla ifade eden
ayetleri inceleyelim.Ancak bunu yaparken, Kur'an'ı Kerim'e göre, ibadet
kavramının tapınma anlamında kullanılmasında iki şeyin belirleyicisi
olduğunu iyice bilmemiz gerekir.



1.
Herhangi bir kimse için yapılan secde,rüku,elleri bağlayıp
dikilme,tavaf,kabri öpme,bir şey adama ve kurban kesme gibi merasimler
genellikle tapınma amacıyla yapılmaktadır.

Bu
merasimler sunulan ve böylece kendisine tapılan kişi veya nesne, bizzat
en büyük bağımsız mabud kabul edilse yada ona yaklaşmak ve şefaatini
kazanmak için bir vesile sayılsa veya o,en büyük mabudun denetimi
altındaki ilahlık (uluhiyete) düzenine ortak görülse de bir şey fark
etmez.

2.
Herhangi bir kimseyi sebepler aleminde yetki sahibi zannedip kendi
ihtiyaçlarını gidermek için ona niyazda bulunmak,sıkıntı ve belalara
uğrayınca ondan yardım dilemek, tehlike ve zarardan kurtulmak için ona
iltica etmek.

Bu iki tür eylemin ikisi de Kur'an'ın tapınma tanımına uymaktadır.Aşağıdaki Kur'an ayetleri bunun örnekleridir.


"De
ki; Bana Rabbimden apaçık belgeler gelince sizin Allah'tan başka ibadet
ettiklerinize kulluk etmekten kesin olarak men edildim ve alemlerin
Rabbine teslim olmakla emrolundum." (Mümin, 66)

"(İbrahim
dedi ki) Sizden de Allah'tan başka yalvardıklarınızdan da ayrılıyorum
ve yalnız Rabbime dua ediyorum.Umarım ki Rabbime yakarmakla (sizin
gibi) bahtsız olmam. (İstediklerimden mahrum bırakılmam) "İşte onlardan
ve onların Allah'tan başka (taptıklarından) ibadet ettiklerinden
ayrılınca O'na İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Yakub'u armağan ettik ve
hepsini de Peygamber yaptık." (Meryem, 48-49)

"Allah'ı
bırakıp ta kendisine kıyamet gününe kadar cevap vermeyecek olan şeyleri
çağıranlardan, yalvarandan daha sapık kimdir? Oysa onlar, bunların
çağrılarından, yalvarmalarından habersizdirler.İnsanlar haşrolunduğu
zaman Allah'tan başka yalvardıkları onlara düşman kesilirler ve onların
(kendilerine) ibadet etmelerini de inkar ederler." (Ahkaf, 5-6)



Kur'an-ı
Kerim bu üç ayette de açıkladığı gibi, ibadet kavramı (ilah) tanrı
yerine konulan şeylere dua,yakarma ve onlardan yardım istemek anlamında
kullanılmaktadır.

"Bilakis onlar cinlere tapıyorlardı ve çoğu onlara iman etmişti." (Sebe, 41)


Burada cinlere ibadet ve onlara iman etmeyi Cin Suresinin şu ayeti açıklamaktadır:
"Doğrusu
insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da,
onların (şımarıklıklarını ve) azgınlıklarını artırırlardı." (Cin, 6)



Bu
iki ayette "cinlere sığınmak", "cinlere ibadet etmek" deyimleriyle
anlatılmak istenen onlara sığınmak, tehlike ve zarara karşı onlardan
korunma isteğinde bulunmaktır.Cinlere iman etmek deyimiyle de cinlerin
koruma ve kendilerine sığınanları muhafaza etme gücüne sahip
olduklarına dair inançları belirtiliyor.


"(Rabb'in)
onları ve Allah'tan başka taptıklarını topladığı gün, (tapılanlara) de
ki: Bu kullarımı siz mi azdırdınız, yoksa kendileri mi yolu sapıttılar?
Derler ki; Seni tenzih ederiz senden başka dostlar (veliler) edinmek
bize yaraşmaz…" (Furkan, 17-18)



Bu ayetin üslubundan açıkça anlaşılmaktadır ki; mabudlar ibaresiyle veliler ve Salihler kastedilmektedir.
"Onlara
ibadet etmek" teriminden maksat ise, onları kulluk sıfatından
yüce,ilahlık sıfatlarıyla muttasıf görüp, gaybi yardım,hacetleri
görme,yardıma koşmaya kadir zannetme ve tapınma derecesine ulaşacak
derecede onlar için saygı ve tazim ifade eden amellerde bulunmaktır.

"O
gün hepsini bir araya toplar; sonra meleklere; Bunlar size mi
tapıyorlardı (ibadet ediyorlardı) diye sorar.Onlar da; Seni tenzih
ederiz.Bizim velimiz sensin.Onlarla bir bağımız, bağlantımız yok
bizim.Hayır, onlar cinlere tapıyorlardı.Çokları onlara inanıyorlardı."
(Sebe, 40-41)

Bu
ayette "meleklere ibadet" etmekten gaye, melekler için türbe,ziyaretgah
ve hayali heykeller yaparak onlara tapmaktır.Bu tapınma yoluyla, onları
razı ederek, onların inayet ve himmetlerini elde etmek,böylece dünyaya
yönelik işlerinde onların yardımını kazanmak amaçlanmaktadır.


"Allah'ı
bırakıp da kendilerine ne zarar ne de fayda verebilenlere ibadet
ederler ve bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir derler."
(Yunus, 18)

"…Allah'ı
bırakıp da başkalarını veli (dost) edinenler; 'biz bunlara ancak bizi
Allah'a yaklaştırmaları için ibadet ediyoruz' derler." (Zümer, 3)


Bu ayetlerde de ibadetten kasıt, tapmaktır ve tapınma gayesi de açıklanmıştır.


IV. Kulluk, İtaat ve Tapınma Manasında İbadet

örneklerden açıkça anlaşılmaktadır ki ibadet kavramı Kur'an-ı Kerim'de
bazen kulluk ve itaat manasında bazen de sadece itaat manasında
kullanılmaktadır.İbadet kavramının söz konusu üç manasını da bünyesinde
toplayan örneklere geçmeden önce kafalarımıza iyice yerleştirmemiz
gereken önemli bir nokta var.

Yukarıda
naklettiğimiz tüm ayetlerde Allah'tan başkalarına ibadet
anlatılmaktadır.Söz konusu ayetlerde ibadet kavramıyla kulluk ve itaat
kastediliyor, mabut ise ya şeytandır yada Allah'ın kullarını Allah'a
değil, kendisine itaat ve kulluk ettirerek tağutlaşan asi insan veya
Allah'ın kitabını bir tarafa bırakarak kendi uydurduğu usullerle halkı
yöneten önder ve liderlerdir.İbadetin tapınma anlamıyla kullanıldığı
ayetlerde ise mabud,ideolojiler (öğretiler) ve yönlendirmeler sonucu
mabudlaştırılan veli,nebi ve salihler ile sırf yanlış anlama nedeniyle

metafizik
anlamda rububiyete ortak koşulan melek ve cinler veya şeytanın iğvası
yoluyla tapınma odağı haline gelen hayali güçlerin put ve
resimleridir.Kur'an bütün bu mabud türlerini -değil mi ki, onlara
kulluk yada itaat ediliyor veya tapılıyor- batıl olarak nitelemekte ve
onlara ibadetin sapıklık olduğunu bildirmektedir.Kur'an'ın ifadesi
şudur: "Sizin bu ibadet edegeldiğiniz mabudlarınız hepsi Allah'ın kulu
ve kölesidir.Ne onların ibadet edilmeye hakları vardır ve ne de onlara
ibadet etmekle elinize hüzün,zillet ve rezillikten başka bir şey
geçer.Gerçekte onların ve tüm kainatın maliki sadece Allah'tır.Tüm
yetkiler Onun elindedir.Bu yüzden bir tek Allah'tan başka hiç kimse
ibadet edilmeye layık değildir.

"Allah'ı
bırakıp çağırdıklarınız (yalvardıklarınız) da sizin gibi kullardır.Eğer
doğru sözlü kimselerseniz, onları çağırın da size cevap versinler
bakalım… Allah'tan başka çağırdıklarınız ne size ve ne de kendilerine
herhangi bir yardımda bulunmaya güç yetirebilirler." (A'raf, 194-197)

"Rahman
çocuk edindi dediler.O (bu yakıştırmadan) münezzehtir.Hayır, melekler
şerefli kılınmış kullardır.Onlar sözle (bile olsa) O'nun önüne
geçmezler ve ancak O'nun emriyle amel ederler.Allah, onların
zahirlerini de batınlarını da bilir.Onlar Allah'ın hoşnut olduğundan
başkasına şefaat de edemezler.O'nun korkusuyla titrerler." (Enbiya,
26-28)

"Onlar, Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi (ilahe) saydılar."(Zuhruf, 19)
"Onlar,
cinlerle Allah arasında bir soy bağı kurdular.Oysa andolsun ki, cinler
de kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler." (Saffat, 158)

"Mesih
(Hz.İsa) de mukarreb (Allah'a en yakın) melekler de Allah'a kul
olmaktan asla çekinmezler.Kim O'na kulluktan çekinir ve büyüklük
taslarsa, bilsin ki O, hepsini huzurunda toplayacaktır." (Nisa, 172)

"Göklerde
ve yerde olan her şey Rahman'a baş eğmiş kul olarak gelecektir.Andolsun
ki onların hepsini hesaba katmış, teker teker saymıştır.Kıyamet günü
hepsi O'na yapayalnız tek başlarına geleceklerdir." (Meryem, 93-95)

"De
ki; Ey mülkün sahibi Allah'ım,dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden
mülkü alırsın.Dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın.İyilik
(hayr) senin elindedir.Gerçekten Sen her şeye güç yetirensin." (Al-i
İmran, 26)



Böylece
Kur'an-ı Kerim, herhangi bir şekilde kendisine ibadet edilen bütün
kimse ve nesnelerin, hiçbir yetki ve otoriteye sahip olmayan Allah'ın
kulları ve yaratıkları olduğunu ispatladıktan sonra, dinlerin ve
insanların hepsinin tüm anlamlarıyla ibadetlerini sadece Allah'a
yapmaları, O'na özgü kılmaları ve O'na tahsis etmeleri gerektiğini
vurgulamaktadır.Kulluk edilecekse Allah'a edilmeli, itaat edilecekse
yine O'na edilmeli, tapılacnenksa yine O'na tapılmalıdır.Bu ibadet
şekillerinden hiç birini Allah'tan başkası için akıldan geçirmek bile
doğru değildir.



"Andolsun ki, her ümmete 'Allah'a ibadet edin tağutlara ibadetten kaçının' diyen bir peygamber gönderdik." (Nahl, 36)
"Tağuta ibadetten kaçınıp da Allah'a yönelenlere müjdeler olsun." (Zümer, 17)
"Ey
Ademoğulları, ben size 'şeytana ibadet etmeyin, o sizin için apaçık bir
düşmandır' diye bildirmedim mi? Yalnız bana ibadet edin.İşte doğru yol
budur." (Yasin, 60-61)

"Onlar,
Allah'ı bırakıp da bilginlerini ve din büyüklerini rabler edindiler ve
Meryem oğlu Mesih'i de… Halbuki tek ilahtan başkasına ibadet etmemekle
emrolunmuşlardı…" (Tevbe, 31)

"Ey
iman edenler! Eğer siz bana ibadet ediyorsanız, size bağışlamış
bulunduğumuz temiz şeylerden yiyin ve Allah'a şükredin." (Bakara, 172)



Bu
ayetlerde yalnızca Allah'a yapılması istenen ibadetin
kulluk,kölelik,itaat ve boyun eğme manalarına geldiği hükme
bağlanmıştır.Bu itibarla ibadet kavramının içeriği daha da netleşmiş,
ibadetin işlevi belirginleşmiştir.Kısacası Allahu Teala, büyükleri
(Ahbar ve ruhban)ile ata ve ecdada itaat ve kulluktan kaçınmayı
emretmiş, itaat ve kulluğu yalnızca Allah'a yapmak gerektiğinin kesin
hükmünü belirtmiştir.

"De
ki; Bana Rabbimden apaçık belgeler gelince, sizin Allah'tan başka
ibadet ettiklerinize kulluk etmekten kesin olarak men edildim ve
Alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum." (Mümin, 66)

"Rabbiniz
buyurdu ki; Bana dua edin ki, duanıza icabet edeyim.Bana ibadet
etmekten büyüklenenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir."
(Mümin, 60)

"(Allah)
Geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin. Güneşi ve ayı buyruğu
altına almıştır O.Her biri belli bir vakte kadar akıp gider.İşte budur
Rabbiniz olan Allah.Hükümranlık yalnız O'na mahsustur.O'nu bırakıp da
tapmakta olduğunuz diğer varlıkların zerre kadar bile yetkisi
yoktur.Onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar, duysalar bile icabet
etmeye güçleri yetmez.Kıyamet gününde ise sizin onları Allah'a ortak
koşmanızı kendileri reddederler…" (Fatır, 13-14)

"De
ki; Allah'ı bırakıp da size fayda da zarar da vermeyecek olanlara mı
ibadet ediyorsunuz.Allah işitendir, bilendir." (Maide, 76)



Bu
ayetlerde tapınma manasına gelen ibadetin Allah'a has kılınması hükmü
verilmektedir.Burada ibadet kavramı, dua ile eş anlamda
kullanılmıştır.Önceki ve sonraki ayetlerde ise, rububiyetin metafizik
manasıyla Allah'a ortak koşulan mabudlar zikredilmiştir.

Kur'an'da
Allah'a ibadetin zikredildiği her bir ayetin anlam ve kapsam itibariyle
içeriğinde ibadet kavramının yukarıda anlatılan anlamlarından herhangi
biri özellikle vurgulanmıyorsa böylesi bütün ayetlerde ibadet kavramı
üç anlamın hepsini birden yani kulluk, itaat ve tapınma anlamlarını
kapsamaktadır.Misal olarak şu ayetlere bakalım;



"Şüphesiz ben Allah'ım.Benden başka ilah yoktur.Öyleyse bana ibadet et." (Taha, 14)
"İşte
budur Rabbiniz olan Allah. O'ndan başka ilah yoktur.Her şeyin
yaratıcısıdır O.Öyleyse yalnız O'na ibadet edin.O her şeye de
vekildir." (En'am, 102)

"De
ki; Ey insanlar, eğer benim dinimden yana bir kuşku içerisindeyseniz;
ben sizin Allah'tan başka ibadet ettiklerinize ibadet ettiklerinize
ibadet etmiyorum, ancak ben sizin hayatınıza son verecek olan Allah'a
ibadet ederim.Ben, müminlerden olmakla emrolundum." (Yunus, 104)

"Siz,
Allah'ı bırakıp, sizin ve atalarınızın uydurduğu birtakım isimlere
tapıyorsunuz.Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir.Hüküm
yalnızca Allah'ındır.O yalnız kendisine kulluk etmenizi
emretmiştir.İşte doğru din budur.Ne var ki, insanların çoğu bilmezler."
(Yusuf, 40)

"Göklerin
ve yerin görünmeyen/bilinmeyeni Allah'a aittir.Bütün işler O'na arz
edilmektedir.Öyleyse sen de O'na kulluk et ve O'na dayan, tevekkül et
ki, Rabbin yaptıklarınızdan gafil değildir." (Hud, 123)

"Biz
ancak Rabbimizin emriyle ineriz.Bizim önümüzde, arkamızda ve bunların
arasında varolan her şey O'na aittir.Senin Rabbin asla unutkan
değildir." (Meryem, 64)

"Göklerin,
yerin ve bu ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.Öyleyse O'na
kulluk et ve O'na kullukta devamlılık ve direnç (sebat) göster.Hiç
O'nun adıyla anılan birini biliyor musun?" (Meryem, 65)

"De
ki; Ben de sizin gibi bir insanım.Yalnız ilahınızın tek ilah olduğu
vahyediliyor bana.Bunun içindir ki, kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa,
artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak
koşmasın!" (Kehf, 110)



Bu
ayetlerde veya benzeri diğer bütün ayetlerde ibadet kavramının sadece
tapınma veya sadece kulluk ve itaat manasına alınması için hiçbir sebep
yoktur.Aslında bu ayetlerde Kur'an-ı Kerim tüm çağrısını ortaya
koymaktadır.Kur'an'ın daveti gayet açıktır;ister kulluk,ister
itaat,isterse tapınma olsun hepsi Allah'a has kılınmalıdır.Bu yüzden,
yukarıdaki ve benzeri diğer ayetlerde ibadet kavramını tek bir anlamı
ile sınırlamak, gerçekte Kur'an'ın bütün bir davetini sınırlamaktır.Bu
durum ise şöyle kaçınılmaz bir netice doğurur; Kur'an'ın davetini
sınırlı bir düşünceyle anlayıp, iman eden kimseler, O'na eksik bir
şekilde tabi olurlar.İbadet kavramının diğer anlamlarını Allah'tan
başka kişi, güç ve nesnelere hasretme tehlikesini bünyelerinde sürekli
taşırlar.Bu da onlar için şirke açılan bir kapıyı ifade
etmektedir.Dolayısıyla Tevhid inancı

sürekli tehlike içindedir

_________________________________

genel bilgiler Red-bird-128genel bilgiler Black-bird-128genel bilgiler Blue-bird-128genel bilgiler Green-bird-128genel bilgiler Yellow-bird-128
MstfAldmr
MstfAldmr
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 1040
Kayıt tarihi : 26/11/09

https://trfrm.catsboard.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

genel bilgiler Empty Geri: genel bilgiler

Mesaj tarafından MstfAldmr Perş. Şub. 04, 2010 10:56 am

Ölümü
hatırlayan, istikbalini düşünen insanlar, oraya gitmeden tedbir alır,
hazırlık yaparlar. Ta ki, varınca orasını harap görmesin, mamur bir yer
olarak bulsunlar.

Nitekim biri Resuli Ekrem Efendimize (a.s.m.) gelip sorar:
"Yâ Resuİallah, nedense ölümü hiç sevemiyorum. Ondan hep ürküyorum, Âhirete ciddi bir meyil duyamıyorum!"
Şöyle buyurur: (a.s.m.)
"Malın var mı?"
"Evet var."
"Öyle ise ondan âhiret için harca. Göreceksin ki, oraya ilgi duyacak, meyil hissedeceksin."
Bundan sonra da şöyle buyurur:
"Çünkü insan, malının bulunduğu yerden ayrılmak istemez. Senin malın ise hep buradadır. Oraya hiç göndermemişsin."
Bundan olacak ki, Süleyman bin Abdülmelik:
"Âhirete hiç meyil duymuyorum, acep nedendir?" diye soran birine şöyle cevap vermiştir:
"Hep
dünyamızı tamir ediyoruz, âhiretimizi ise harap bırakıyoruz ondan.
İnsan mamur ettiği yerde kalmayı ister, harap bırakıyoruz ondan. İnsan
mamur ettiği yerden kalmayı ister, harap bıraktığı yere gitmeyi
arzulamaz!"

Anlaşılan
odur ki, kendimizi kontrol etmek kendi elimizdedir. Şayet âhiret için
içimizde bir meyil duyamıyorsak, bunun mânâsı açıktır. Malımızı hep
buraya yığıyor, oraya bir şey gönderemiyoruz. Burası mamur, orası
harap... İnsan ise harap ettiği yere gitmeyi arzulamaz. İmar ettiği
yerde kalmayı ister.

Öyle
ise malımızı önceden oraya öylesine göndermeliyiz ki, içimizdeki meyil
oraya kaymalı, oradaki malımızın yanına gitme hissini duymalıyız.

İşte hayatı böyle gören İslâm âlimi Senl bin Abdullah'a birileri itiraz mahiyetinde sual sorar ve derler ki:
"Sen
elinde, avucunda ne varsa hep İslama hizmet için harcıyor, bir şey
bırakmıyorsun. Halbuki sen yaşlı bir adamsın. Bunlara ihtiyacın var!"

Şöyle cevap verir Sehl:
"İyi
ya, ben de yaşlılığımın gereğini yapıyorum. Ben artık yola çıkmış
kimseyim. Akıllı yolcular mallarını bulundukları yere bırakmazlar,
belki gidecekleri yere götürürler. Ben de öyle yapıyorum. Buraya değil,
oraya gönderiyorum. Bunun yanlış görülecek nesi var? Akıllılık
gereğidir bu."

Büyüklerin hayat anlayışlarını okumak, üzerinde düşünmek ne güzel...
İnsan
kendi dünyasına işaretler bulur, kendi hayatına örnekler alır. Kendi
çapında varacağı yer için bir imar ve inşa hareketine girer.

Tabii fırsatlar kaçmadan, imkânlar uçmadan. Zamanı da geçmeden...
İki zihniyetten örnekler
Ülkemizde
şöyle böyle bir asırdır uygulanan zihniyet neslini yetiştirmiş,
örneğini de bizlere sunmuştur. Şu anda üst kademedeki yöneticilerin
çoğu, idarî makamdakilerin hemen ekseriyeti belli zihniyetin
yetiştirilmeleridir. Bakıyoruz yetiştirilen bu nesille geldiğimiz yere;
rüşvet, su-i istimal irtikap... İtibar edilecek ne politika büyüğü
kalmış, ne bürokrat örneği mevcut... Kazara bir yerden bir iğne
ucu kadar delik açılsa çorap söküğü gibi hırsızlıklar, rüşvetler,
devletin malını çalıp çırpmalar başını alıp gidiyor ve bu utanç verici
manzarayı bizler millet olarak tiksinti ile seyrediyoruz. Ne var ki
zihniyetin savunucularında böyle bir utanma yok. Hele politikacı
uzantılarında hiç... Onlar yine rüşveti haram sayan inanca karşı dimdik
ayaktalar. Yine dine, imana İslâm'a karşı yabancı haldeler. Buldukları
her fırsatı milletin maneviyatı aleyhine kullanmaya çalışıyor, bunca
utanç verici örneklerden hiç utanma payı almıyorlar. Biz bunların şu
perişan örneklerini görünce yine İslâmın yetiştirdiklerine dönüyor,
millete, memlekete ne türlü örnekler verdiklerini ibret ve sevgi ile
hatırlıyoruz. İsterseniz bir örnek arzedeyim de gözümüz gönlümüz
açılsın, bu kirli zihniyetin etkisinden birazcık olsun kurtulmuş olalım.

Bağdat'ın büyük âlimi Seriyüssakatî vaaz etmektedir. Söyledikleri şunlar:
"Rüşvet,
alanı Cehenneme götürür, vereni ise Cennette bırakmaz. Çünkü rüşvet
alan kendini düşünen haramzadedir. Sadece kendini düşünen ise
Resulûllahın (a.s.m.) ümmetinden değildir. Efendimiz (a.s.m.), 'Kim
sadece kendini düşünür de halkın sıkıntısına gözünü gönlünü kaparsa o bizden değildir' buyurmuştur."

İşte
bu sırada biri büyük âlimin yanına yaklaşır, kulağına eğilerek
fısıldar: "Hocam, Bağdat çarşısında büyük bir yangın çıktı, bütün
dükkânları yakıp kül etti, ama üzülmeyin sizinkine bir şey olmadı."

Burada
Seriy'in dilinden bir cümle dökülür. "Elhamdülillah demek benim
dükkanım yangından kurtuldu," Ama çok sürmez, kendine gelen hoca efendi
toparlanır, başlar tevbe, istiğfar. Bu tevbe istiğfar tam otuz yıl
devam eder. Birgün kendisine sorarlar:

"Nedir bunca tevbe, istiğfar? Bilmediğimiz bir günahınız mı var ki sürekli tevbe istiğfardasınız?"
"Evet ben bir defa 'Elhamdülillah' dedim, tam otuz yıldır onun affı için tevbe, istiğfar ediyorum."
Dinleyenler iyice şaşırırlar. O, şöyle izah eder:
"Bağdat
çarşısı yandığında benim dükkânımın kurtuluduğunu duyunca
'Elhamdülillah' demiştim. Müslümanların ziyanını düşünmemiş, sadece
kendi menfaatimi esas almıştım. Böylece kendini düşünen Müslüman
olduğumu, sonra aklım başıma gelince anladım. İşte otuz yıldır bunun
tevbe, istiğfarını yapıyorum. Kendini düşünen Müslüman durumuna
düşmenin tevbe, istiğfarı bu..."

İşte
size iki zihniyetten örnekler. Bugün bizler hangisine muhtacız? Bizi
kurtaracak olan hangisidir? Bir defa kendini düşündüğü için otuz yıl
tevbe, istiğfar eden inancın ölçüsüne mi, yoksa eline geçirdiği fırsatı
sadece kendi kasasını doldurmak için kullanma anlayışının temsilcisine
mi? Hangisine muhtacız? Hangisinin kuvvetlenmesi için mücadele etmek
vatanperverliktir? Lütfen söyleyin!

_________________________________

genel bilgiler Red-bird-128genel bilgiler Black-bird-128genel bilgiler Blue-bird-128genel bilgiler Green-bird-128genel bilgiler Yellow-bird-128
MstfAldmr
MstfAldmr
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 1040
Kayıt tarihi : 26/11/09

https://trfrm.catsboard.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 :: Atık :: Çöp kutusu

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz